Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

536 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Tacir
Bazı kitaplar vardır, okuyup bitirdikten sonra değerini anlamayız ama zaman geçtikçe kalitesini dimağımızda hissederiz. Bazı kitaplar da vardır, okurken bizi çok etkiler ancak zaman geçtikçe zihnimizde boşluklar oluşur ve aslında o kadar da kaliteli bir kitap olmadığını anlarız. Nar Ağacı maalesef benim için ikinci kategoriye giren bir kitap oldu. Olaylar çok sürükleyici, kitap etkileyiciydi. Ama biraz zaman geçtikten sonra aslında eksik yönlerinin olduğunu ve hak ettiğinden fazla değer gören bir kitap olduğunu düşündüm. Kitabı bir yarışmaya katılmak amacıyla alıp okudum, yoksa okuma listemde yer alan bir kitap değildi. Kitap okuma yarışmasını Timaş yayınları ve T-sınav ortaklaşa düzenliyorlardı. Ancak yarışma tam bir hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Çünkü T-Sınav ‘’Nar Ağacı’’ kitabının sorularını iki yıl önce düzenlenmiş olan başka bir sınavdan alıntı yapmış. 2019 yılında aşağıdaki siteden paylaşılmış sorular. kitapsinavi.blogspot.com/2019/05/nar-aga... İşin daha ironik tarafı ise; adamlar soru hazırlamayı geçtim, soruların şıklarını değiştirmişler ancak yeni cevap anahtarı oluşturmaktan bile aciz kalmışlar. Bu yüzden bu tarz yarışmalarda böyle rezilliklerin yaşandığını görmek bir tecrübe oldu benim için. Kitabın içeriği hakkında konuşacak olursak; romanda baştan sona ayrı iki hayat anlatılıyor ve kitabın sonunda bu hayatların birleşmesine tanık oluyoruz. Zehra, 1. Dünya Savaşı zamanında Trabzon'da yaşayan genç bir kızdır. Annesi ve babası öldüğü için abisi İsmail'le birlikte dedesi ve ninesinin yanında kalmaktadır. Romanımızın diğer kahramanı Settarhan ise İranlı zengin bir tüccarın oğludur ve Tebriz'de yaşamaktadır. Bu iki hikâye, Setterhan ve Zehra'nın torunu olan kitabın yazarı tarafından anlatılmaktadır. Anlatıcı, bir üniversitede hocadır ve çoktandır kafasını kurcalayan bu hikayenin izini sürüp İran'a gitmeyi istemektedir. Beklediği fırsat bir gün Bakü'ye bir sempozyuma gittiği sırada karşısına çıkacaktır. Bakü’ye gittiğinde ona yardımcı olması için görevlendirilmiş olan Yasemen adlı bir kızla tanışır ve Yasemen’den kendisiyle birlikte İran'a geleceğine söz alır. Bu sayede tacir olan Settarhan'ın doğduğu toprakları görecek ve birbirine doğru yol alan iki hayatın eksik parçalarını tamamlayacaktır. Yazarın elinde, ona dedesinden kalan bir kutunun içinde birkaç fotoğraf kalmıştır ve zaman zaman bu fotoğrafların içine girerek geçmişe doğru bir yolculuğa çıkar. Olayların çoğu eski dönemde Zehra ve Setterhan'ın anlatıldığı bölümlerle geçer ancak bazen daldığı hayal âleminden çıkmasıyla günümüze döner. Yazar aslında hem geçmişe gidebilen her şeyi görebilen hem de eksik yanları tamamlamaya çalışan bir karakterdir. Yazar fotoğraflardan yararlanarak geçmişe gitme tekniğini etkili bir şekilde kullanıyor ve bu geçişleri gayet yumuşak bir biçimde yapmayı başarıyor. Aslında kendisine üstün bir yetenek bahşedilmiştir ve bir nevi ışınlanabildiği için eski dönemlere gidebiliyor. Ancak diğer insanlar onu göremiyor. Bizi arafta bırakan nokta, madem böyle bir yeteneği var hikâyenin eksik yanlarını istese hiç İran'a gitmeden çözebileceğidir. Yazarın arzusu, bir birinden tamamen bağımsız bu iki ırmağın nasıl birbirine bağlandığının eksik noktalarını çözmektir. Aslında hikaye devam ettikçe hep eksik bir tarafın tamamlanacağını düşünüyoruz ancak böyle bir şey gerçekleşmiyor. Yazarı şaşırtan çok fazla olay da yaşanmıyor gibi. Yazarın karakter yaratmada ciddi eksikliklerinin olduğunu düşünüyorum. Kitabın başlarında her şey muhteşem başlıyor görünüyor. Örneğin, Settarhan karakterini esrarengiz ve üst düzey bir kahraman olarak tanıtıyor, okuyucuda da o yönde bir beklenti oluşuyor. Ancak olaylar ilerledikçe bu karakterin çelişkili hareketleriyle karşılaşıyoruz ve o tılsımını kaybediyor. Ayrıca kitapta abartılarak anlatılan bölümler, okuyucuyu ileride şaşırtacak diye tahmin ediyoruz ama onlar da balon gibi sönüp gidiveriyor. Örneğin; Settarhan kitabın başında şehrin en iyi kuyumcusuna çok üst düzey bir yüzük yaptırmaya gider ve bu bölüm okuyucuyu etkileyecek bir şekilde anlatılır ve okuyucuda, ileride bu yüzükle ilgili bir olay geçeceği beklentisi oluşur ancak bunun öylesine anlatılmış bir bölüm olduğu düşünülür. Kitap kendi içerisinde 11 ayrı kitaptan oluşuyor ve en sonda da yazarın Son-ra diye adlandırdığı bir bölüm var. Kitap diye tanımladığı şey aslında kitabın bölümleri ve olay akışı içerisinde güzel parçalara ayrılmışlar diye düşünüyorum. Yazar, olaylar arasında geçişi de güzel bir biçimde sağlıyor. Bir bölümde Zehra'nın hikâyesinden bahsederken diğer bölümde Settarhan'ın maceralarına geçiyor. Okuyucu bu hikâye ne zaman birleşecek diye bekliyor ve bunu ta kitabın en sonunda görebiliyoruz. Benim kişisel görüşüm, Zehra ve Settar’ın ayrı hayat hikâyeleri kendi başlarına çok daha ilgi çekici. Kitapla ilgili en büyük sorun da burada başlıyor aslında, yani, bizi hayal kırıklığına uğratıp tamamen boşluğa düşüren kısmı. Burada kişilerin ayrı hikayesi tek başına sağlamdır ancak birleşince tüm etkisini kaybetmektedir. Çünkü çok sönük ve sıradan bir birleşme olmaktadır. Durumu şöyle açabiliriz: Zehra'nın aslında resim hocası olan Celil Hikmet Bey'le gönül bağı vardır. Ancak Celil Bey 1. Dünya savaşına gider ve şehit düşer. Diğer yandan Settarhan, amcasının kızı olan Azam'a kara sevdalıdır. Ancak Azam Settarhan'ın arkadaşı Piruz’la kaçar ve Settarhan bu olayı kaldıramayarak ülkesini terk edip Batum'a Sofya adlı Rus bir kızın yanına gider. Örneğin Piruz ve Azam'ın ilk buluşması öylesine etkileyici yansıtılmıştır ki hikâyede başkarakterler bunlar olmalıydı diyebiliriz ve asıl aşk öyküsü onlarınkiymiş gibi geliyor. Onların sevdasının yanında olayın başkarakterleri olan Settar ve Zehra’nın birleşmelerinin esamesi bile okunmaz. Çalkantılı dönemlerden sonra hayat rüzgârı Settar'ı Trabzon'a atar ve o arada da Cihan Harbinden dolayı İstanbul'a muhacir olarak gitmiş olan Zehra ve Ninesi Trabzon'a dönmüştür. Settar, bir çay evine ortak olmuştur. Settar ve Zehra’yı bilen aile büyükleri ve şehir eşrafından hatırı sayılır kişiler araya girer ve bu iki genci görücü usulü bir araya getirirler. İlk görüşlerinde aşk diye bir şey yaşanmaz. Hatta Settar'ın Azam'ı unuttuğu bile şüphelidir. Zehra ve Settar'ın buluşması, hayatın onları biraz mecbur kılmasıyla olmuştur gibi. İkisi de çaresizdir ve birbirlerinin yaralarını sarmak için birliktelik kurarlar. Bazı kişiler bu tarz bir sonu daha çok hayatın içindenmiş gibi bulabilir ancak hikayenin gidişatı ve anlatım tarzını göz önüne aldığımızda bu buluşmanın gayet sıradan ve sönük bir birleşme olduğu hissi uyanır. Kitapta, eğer yanlış saymadıysam, 70 den fazla karakter var. Bu, kimilerine göre normal gelebilir ancak bu hikâyenin kısmen dağılmasına neden oluyor. Yazarın, karakterlere belirgin özellikler kazandırma konusunda çok yetenekli olduğunu söylemeyeceğim maalesef. Çok silik karakterler değillerdi ancak biraz arafta kalmışlık söz konusuydu gibi. Kitapta eleştirecek çok nokta bulmama rağmen beğendiğim ve yazarı takdir ettiğim noktalar da olmadı değil. Örneğin; hikayedeki yerleri tasviri ve kafamızda canlandırma konularında başarılıydı. Olayları bazı yerlerde gerçeklerle yoğurarak daha ilgi çekici hale getiriyor. Coğrafyayı kafamızda çok iyi canlandırıyor. Kültürler ve milletlerle ilgili değerleri güzel bir araştırma ve bilgi birikimiyle bizlere aktarıyor. Birçok anlamda öğretici yönlerinin olduğunu düşünüyorum. Farklı değerleri ve adetleri öğretiyor ya da tarihi bilgiler hakkında içerikler var. Ayrıca, anlattığı yerlere gidip gitmediğini bilmiyorum ama hayatını araştırdığımda kısa bir dönem hariç sürekli Trabzon'da yaşadığını öğrendim. Yazarın ------ araştırmacı yönü de iyiydi. Tarihi olayları güzel bir şekilde yansıtmıştı. Gerçi bir yerde çelişki vardı ve bunu da söylemeden geçemeyeceğim: Settar 1917 senesinde Batum'a Sofya'nın kitapçı dükkânına gittiğinde orada Bulgakov'un kitapları olduğu söylenir ancak Bulgakov'un ilk kitabı 1925 de çıkmış ve basımı ise çok daha geç olmuştur. Yazar orada farklı bir şey mi kastetti yoksa atladığım bir detay mı var, emin değilim. Yine de o dönemde ve o coğrafyada bulunmamasına rağmen olayları zaman ve mekân içerisinde çok akıcı bir şekilde ilerletmeyi başarıyor. Ben kitabı biraz da mecburiyetten dolayı iki günde okudum ancak dil ve olaylar çok akıcı olduğundan dolayı herhangi bir okurun da rahatlıkla kısa sürede sıkılmadan okuyacağına eminim. Bu tarz bir kitabın günümüz kültüründe, özellikle popüler kültürde, çok etki yaratacak ve okuyan herkesin beğeneceği bir kitap olacağını düşünüyorum. Ancak derinlere indiğimiz zaman bizi boşlukta bırakacak yönler olduğundan dolayı, ben tam anlamda tatmin olamadım. Kendimi daha çok sürükleyici bir film izler gibi buldum. Son olarak merak edenler olur diye aşağıya romanda geçen karakterlerin bir isim listesini bırakıyorum. Belki böyle bir liste kitabın başında da bulunabilirdi. Nar Ağacı Kitabı Karakterler: 1. Anlatıcı: Kitaptaki karakterlerden biridir ve üniversitede hocadır. Settar ve Zehra'nın torunudur. 2. Yasemen: Bakü'de bir öğrenci ve Hoca'nın İran'a seyahatlerinde yol arkadaşı. 3. Zehra: Hikâyenin başkarakterlerinden. Anlatıcının ninesidir. Annesi babası ölmüştür. Dedesi ve ninesiyle birlikte kalmaktadır. 4. İsmail: Zehra'nın abisi. 5. Büyük Hanım: Zehra'nın ninesi. Asıl adı Sabire'dir. 6. Hacı Bey: Büyük Hanım'ın kocası. 7. Yıldırım: Hacı Bey'in savaş zamanından emir eri ve sonradan evinde uşak. 8. Seher: Yıldırım'ın karısı 9. Siranuş Hanım: Büyük Hanım'ın komşusu. Ermeni’dir. 10. Aramyüs Efendi: Siranuş'un kocası. 11. Anuş: Siranuş'un küçük bebeği. 12. Masal: Zehra ve İsmail'in köpeğinin adı. 13. Hafize Hanım: Büyük Hanım'ın komşusu. Azer’idir. 14. Halil Safa: Büyük Hanım'ın yeğeni. Muallimdir. 15. Halide: Halil Safa'nın karısı. 16. Celil Hikmet: Resim hocası. Zehra'yı sevmektedir. 17. Suat Hanım: Celil Hikmet'in annesi 18. Mevlüde: Celil Hikmet'in kız kardeşi. 19. Habil: Hoca ve Yasemen'i Tebriz'e götüren şoför. 20. Şahapzade: Hocanın ilk İran yolculuğunda gittikleri oteldeki rehber. 21. Selman Bey: İlk yolculukta Tebriz'deki şoför. 22. Zöhre: Selman'ın karısı. 23. Settarhan: Tahtı Süleyman şehrinden zengin, yakışıklı bir tacir. 24. MirzaHan: Settar'ın babası. 25. Hengame: Settar'ın annesi. 26. Çiçek Hala: Settar'ın halası. 27. İsfendiyar: Settar'ın berberi. 28. Elekber: Tebriz'de kebapçı. 29. Kirkor Usta: Tebriz'de bir kuyumcu. Firuze yüzüğü yapmıştır. 30. Serbülend: Settar'ın atı. 31. Meczup Haydar: Kukla oynatan bir deli. 32. Azam: Settar'ın halasının kızı. 33. Sehend: Azam'ın abisi. 34. Ali Ekber ve Cafer Hüseyin: Sehend'in çocukları. 35. Firdevs Usta: Settarların halı atölyesinde ustabaşı bir kadın. 36. Antikacı Sahrab: Settar'a kumaş veren adam. 37. Reyhan: Settarlar'ın yanında çalışan bir kervancı. 38. Bahman Mansuri: Yezd şehrinde halı siparişi veren zengin bir adam. Zerdüşt’tür. 39. Piruz Mansuri: Bahman'ın oğlu. 40. Mevlüd: 3. kuşaktan Settar'ın akrabası. 41. Nizam: Mevlüd'ün karısı. 42. Gülendam ve Mirza: Mevlüd'ün çocukları. 43. Behzat Amca: Sehend'in oğlu. 44. Masume: Behzat Amcanın gelini. 45. Sofya: Settar'ın Rus sevgilisi. 46. Feyyaz: Trabzon'un meşhur karagözcüsü. 47. Hilal-i Ahmer: İsmail'i hastanede ziyaret eden ünlü kişi. 48. Şair Nigar Hanım: İsmail'i hastanede ziyaret eden ve gerçekte yaşamış olan dönemin şairlerinden. 49. Vasili: Settar'ın kaçmasına yardım eden Rus subayı. Sofya'nın arkadaşı. 50. Sarafim: Batum'da Settar'ın küpe aldığı adam. 51. Hamamcı Cafer: Tiflis'teki hamamcı. 52. Murat: Tiflis’te trende esir alınan Osmanlı askeri. 53. Bulak: Murat'a su veren genç kız. 54. Necef: Settar'ı Bakü'ye götüren arabacı. 55. Mehdi: Settar'ın, tren rötar yaptığı sırada tanışmış olduğu adam. Daha sonra Trabzon'da bir araya geleceklerdir. 56. Remziye: Büyük Hanım ve Zehralar göç ederken yolda tanıştıkları kadın. Boğularak ölür. 57. Hasan: Remziye'nin oğlu. 58. Fazıl Reis: Bir kış günü Settar'ı donmaktan kurtaran çete reisi. 59. Saffet: Büyük Hanım'ın İstanbul'daki yeğeni. 60. Mediha: Saffet'in karısı. 61. Hüseyin Efendi: İsmail'in kırık kafiye defterini Zehra'ya veren hastane görevlisi. 62. Halis Efendi: Cephede İsmail'le birlikte. 63. Anna: Gürcü kız. Hoca’nın fakülteden öğrencisi. 64. Nikolay Aleksandır Olenin: Batum'daki fotoğrafçı. 65. Andon: Batum'da kuyumcu, Sarafim'in çırağı ve sonradan komitacı. 66. Nagzari: İkinci yıl yapılan gezinin şoförü. 67. Nora: Gürcü rehber kız. 68. Kaptan Cemil: Settar'ı tekneyle Trabzon'a götüren kaptan. 69. Çerkez Arslan Bey: Trabzon'da bir çay evi sahibi. 70. Mustafa Reis: Çerkez Arslan'ın çocukken kahvehanesinde çalıştığı adam. 71. Çırak Mustafa: Deniz fenerini yabancılardan çalan kişi. 72. Süavi: Çerkez'in çay evinde Settar'ın yanında çırak. 73. Lütfullah Bey: Settar Trabzon'a geldiğinde oradaki İran konsolosu. 74. Cemile Hanım: Lütfullah'ın annesi. 75. Puran Hanım: Lütfullah'ın eşi. 76. Deli Yusuf: Trabzon'un delisi.
Nar Ağacı
Nar AğacıNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202127,2bin okunma
·
497 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.