Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

270 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
4+1 Soru
Öyle bir kitle var ki, bu kitlenin düşüncesi her şeye muhalefet olmak. Siyah ayakkabı ister, neden daha koyusunu getirmedin derler. Daha koyusunu getirirsin, bu da çok koyu oldu ya derler. Sürekli bir eleştiri yaparlar, ama kendilerine çözüm önerisi sorulduğunda; onu da ben mi bulayım yahu, hem bak ben öbür tarafı da şöyle şöyle eleştiriyorum derler. Bir çözüm önerisi sunamazlar, sürekli şikayette bulunurlar. Hiç kimse bir şeylerin mükemmel olacağını iddia etmedi ki. İdeolojilerden tutun ayakkabılara kadar, hiçbir şeyin mükemmel olması beklenemez. Her şeyin elbette hataları olacaktır. Ancak şu koca düzendeki akıl almaz hataları göz ardı edip de sürekli komünizme saldıran kitle bana artık komik gelmeye başladı. Onlara şu alıntıyı bırakıp, incelememe devam edeyim: #96588805 İncelemede, 21. yy koşullarında çok yüzeysel bir şekilde Marksizm’i ve kapitalizmi ele alacağız. 1- İşçi sınıfı diye bir şey kalmadı. Ağır işlerde çalışan insanların sayısı azaldı, sosyalist bir devrim nasıl düşünülür? - Hımm, öyle mi diyorsun? Bana sorarsan, işçi sınıfının bitmesi mantıken mümkün değil. İşçi sınıfı sadece fabrikada çalışanlar mıdır? Sadece tekstil işçileri midir? Hayır. O zaman nedir işçi sınıfı: “İşçi sınıfı, kendi başlarına üretimde bulunarak geçimlerini sağlayamayan ve yaşayabilmek için emek güçlerini satmak zorunda olan kişilerden ve geçimlerini bu kişilere borçlu olan aile bireylerinden oluşur. Dolayısıyla, ister kol güçlerini isterse kafa güçlerini kullansınlar, tüm ücretli çalışanlar, iş bulsalar çalışacak olan işsizler ve aileleri, işçi sınıfının içindedir.” ¹ Böyle bir durumda, işçi sınıfının bittiğini iddia etmek, akıl kârı değildir. Sorunun ikinci cümlesine bakalım: “Ağır işlerde çalışanların sayısı azaldı, devrimi kim yapacak?” En basitten yola çıkalım; kapitalistin nihai amacı kâr etmektir. Sürekli kârını arttırmanın yolunu arayan kapitalistin yapacağı en mantıklı seçenek, maliyeti azaltmaktır. Bunun da yöntemlerinden biri işçiye verilen ücreti düşürmektir. Peki işçiye verilen ücreti düşürdüğünde, işçilerin tepki koyup greve gittiğini görüyorlar. Bu yüzden, bunu ülkelerinde yapmaları olanaksız. Nerede yaparlar? Geri kalmış (Geri bırakılmış mı deseydim acaba?) ülkelere giderek, oraya fabrikalarını açarlar, kendi ülkelerinde verdikleri ücretin onda birine çalıştırırlar. Böylece kendi ülkelerindeki potansiyel işçi tehdidini azaltırlar ve insanları işçi sınıfının yok olduğuna inandırırlar. Aslında yok olmamıştır bu insanlar, sermayedarlar kendi milleti yerine başka milletleri yok pahasına çalıştırır. (Kendi milleti de ahım şahım değil de, kötünün iyisi artık...) Ve sen de dersin ki, Aa Avrupa’ya bak yahu, ne de güzel kurmuşlar sistemi. Ama Avrupa’nın bu zenginliği, Afrikalının gözyaşlarından gelir. Olayların içinde olduğunda trajik olan bu durum, geniş çerçevede ne komiktir. “Ekonomide hiçbir şey asla göründüğü gibi değildir. Rakamlardaki iyi durumun insanların mutluluğuyla çok az ilgisi vardır ya da hiç yoktur. Varsayalım ki iki kişinin yaşadığı bir ülke var. Kişi başına düşen gelir, varsayalım, 4000 dolar. Bu ilk bakışta hiç de kötü değildir. Ama bu ülkede yaşayan iki kişiden biri 8000 dolar alıyor, öteki hiçbir şey. O zaman bu adam ekonominin gizli bilimlerini anlayanlara sorabilir: ‘Payıma düşen geliri nereden alabilirim? Hangi bankadan ödüyorlar?’” ² 2- Kapitalizme tamamen düşman mı olmalıyız? Kapitalistlerin ünlü bir sözleri de var: Çok çalışan her işi başarır. Bu kesinlikle imkansız. İşçilerin gününün büyük bir kısmını çalışmaya ayır. Kendilerine ayıracak vakti kalmasın. Sonra da bu insandan bir şeyler üretip, zengin olmasını bekle. Bu bir saçmalık. Gerçek şudur ki ne kadar çok çalışırsan o kadar az kazanırsın. “‘Fırsat eşitliği’ dedikleri, 42 kilometrelik bir maraton koşusuna yarışmacıların büyük bir bölümü doğru dürüst beslenemeden, eğitim alamadan ve sırtlarına yük bindirilerek katılırken, iyi beslenmiş ve eğitimli bazı yarışmacıların aynı koşuya 40. kilometrede başlamasından başka bir şey değil. Elbette, yarışa 40. kilometrede başlayanların birkaçı kalan 2 kilometreyi bile koşamayacak ve 42 kilometre koşanların birkaçı tarafından geçilecektir. İşte bu kişileri gösterip, ‘Gördünüz mü, zenginler kaybedebiliyor, yoksullar kazanabiliyormuş, önemli olan koşmak’ demekten daha utanmazca bir şey olabilir mi?” ³ Kapitalizmin ahlaksız yönlerini az çok anlayabildik. Peki, sorunun başlığındaki gibi tamamen düşman mı olmalıyız? Aslında hayır. Marx’a göre sosyalizmin gerçekleşmesi için kapitalizm gereklidir. “Yalnızca kapitalizm, özçıkarla, acımasız rekabetle ve sürekli yayılma ihtiyacıyla hareket ederek üretim güçlerini, farklı bir siyasi düzenin altında, yaratılmış olan üretim fazlasını, herkese yeterli bir biçimde kullanılabileceği bir seviyeye getirebilir. (…) Marx'ın eserlerinde kapitalist gelişimi alkışladığı yerler vardır, çünkü sosyalizmin yolu yalnızca böyle açılabilecektir. Örneğin 1847'deki bir konferansında, sosyalizmin gelişini hızlandırdığı için serbest ticareti savunur.” ⁴ Sosyalist bir düzen için bolluk gerekir, bu bolluğu yaratabilecek olan da kapitalizmdir. Ahlaksız rekabetini kullanarak dünyanın servetlerini arttırır. Bu da sosyalizmde kaynakların adaletli bölümü için uygundur. (Burada kapitalizmin küçük de olsa övüldüğüne bakmayın, birazdan yine yerin dibine geçireceğim. :) ) 3- Marksizm, bireysel özgürlüklere karşı mıdır? Marksizm, bireysel özgürlüğün sağlanmasının tek yolunun toplumsal özgürlük olduğunu savunur. Liberal toplumu reddetmez, aksine yeni toplumu bunun üstüne inşa eder. Liberal toplumlardaki birilerinin özgürlüğü için birilerinin paha ödemesine karşıdır. Bunun çözümünü önerir, toplumsal bir kurtuluşla bireye ulaşılabileceğini söyler. “Bu, bireysel özgürlüklerin azaltılması değil, zenginleştirilmesi anlamına gelir. Bundan daha güzel bir ahlak sistemini düşünmek zordur. Kişisel düzlemde bunun adı sevgidir.” ⁵ 4- Sosyalizmde herkesin ücreti eşit midir? Marx, “Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi'nde gelir eşitliğini reddeder çünkü insanların kendilerine özgü ihtiyaçları vardır; bazıları, diğerlerine göre daha pis ya da tehlikeli işlerde çalışır, bazılarının doyuracak daha çok çocuğu vardır vb.” ⁶ Sovyetler Birliğinde de benzer şekilde gelirler eşit değildir ama birbirlerine çok yakındır. En az vasıflı bir işçi (örneğin sokak temizleyicileri) 50-60 ruble alırken, parti liderleri ve fabrika müdürleri 200-300 ruble alırlardı. Bu ücret bandını günümüze uyguladığınızda, bir işçi 3.000 lira civarı alıyorsa, bir müdürün veya parti liderinin 15.000 lira civarı aldığını düşünmemiz gerekir. Ama kapitalizmde ücret farkı o kadar astronomiktir ki, değil 15.000, milyonlarla, milyarla ölçülür. Ve sormamız gereken asıl soru: Marx Neden Haklıydı? “ABD’de en zengin 3 kişinin servetlerinin toplamı, ABD’nin en düşük gelirli %50’sinin toplam servetine eşit. Eğer sağlık sigortası olmayan 27 milyon ABD’liden biriyseniz ve korona sebebiyle hastanelik olmuşsanız bunun faturası 35.000 dolar tutuyor. Eğer şanslıysanız ve sadece grip olmuşsanız 3300 dolar ödüyorsunuz. Sağlık sigortası olsun olmasın ABD’lilerin %25’i kendilerinin ya da aile yakınlarının tedavi masraflarından kaçınmak için hastaneye gitmemeyi tercih ettiğini söylüyor. ABD’de nüfusun %56’sı hayatlarında en az bir kez tedavi masraflarını ödemekte zorlandığını belirtiyor. Tedavi masrafları için çekilen krediler, bireysel iflasın en önemli nedeni olmasını sürdürüyor. ABD’de salgının yarattığı ilk panik anında 1 litrelik el dezenfektanı fiyatları serbest piyasanın bir nimeti olarak 350 dolara kadar çıktı. [Bizde de fiyatların fırladığına hepimiz tanık olduk.] Vietnam ve Kore savaşlarındaki ABD kayıplarının toplamından fazla ABD’linin öleceği düşünülen salgın esnasında halkı bu sorunlarla cebelleşirken ABD yönetimi ne yapıyor? Emperyalist ABD; Venezuela’da yeni bir darbe örgütlemek, Orta Doğu’da tekrar inisiyatifi ele geçirmek, Küba’yı diplomatik olarak izole etmeye çalışmak ve Küba’ya yardım malzemesi taşıyan gemileri donanmasıyla engellemekle meşgul.” (2020) ⁷ “Fakir Küba'da, geniş halk kitlesine mümkün olan en geniş toplumsal eşitlik sağlanmıştır: Okuma yazma bilmeyen kimse kalmamıştır. On altı yaşına kadar her çocuğun giyim, yiyecek ve yetişme giderleri devletçe karşılanmaktadır. 300 bin genç, devlet burslarından yararlanmaktadır. Eğitim ve sağlık hizmetleri, taşıt araçları, spor yarışmaları, düğün ve cenazeler, telefon, su, gaz, elektrik parasızdır. Havana hariç, meskenlerde kira ödemeden oturulmaktadır. Meskenlerin mobilyasının bile toplumca karşılanmasına yönelinmiştir. Tarla, fabrika, büro, üniversite ve okullarda yemekler, genellikle parasız verilmektedir.” ⁸ (1970 verileri, tahmin edildiği gibi nüfusun artışıyla bu rakamlar da yükselmiştir.) Bu veriler şu ünlü sözü doğrulamaya yetiyor: “Ya sosyalizm, ya barbarlık!” Sosyalizmde salgınlar olmayacak mı? Elbette olacak. Ama kaynaklar verimli bir şekilde, gerekli yerlere aktarılacak. Ha, sosyalizmde yolsuzluk, ahlaksızlık olmayacak mı? Gerekli önlemler alınmazsa mutlaka olacak. İnsanların karıştırdığı en büyük nokta şu: sosyalizmi mükemmel sanmak. Sosyalizm mükemmel değildir, sosyalizmde de hatalar olur, sosyalistlerin de hataları olur. Ama kaldırımın üstüne kıvrılmış, yırtık elbiseli bir çocuk olmaz. Geceleri geç saatte evine dönen işçinin çelimsiz vücudu donmaz. Bir işçinin nasırlı ellerine baktığınızda, çocuklarına okul gereçlerini nasıl alacağını kuruş kuruş hesapladığına baktığınızda, gelecek kaygısından geçirdiği uykusuz gecelerine iyice baktığınızda, Marx’ın neden haklı olduğunu göreceksiniz. “Aklımızın bir karış havada, romantik olduğumuzu söylüyorlarsa, eskide kalmış kimi idealistler olduğumuzu, gerçekleşmesi imkansız şeyler düşündüğümüzü, geniş halk yığınlarını örnek bir insanlık modeline; yeni insana dönüştüremeyeceğimizi söylüyorlarsa, biz de bin kere şöyle cevap vereceğiz; evet mümkün. Mümkün olmalı, mümkün olmak zorunda ve mümkün olacak yoldaşlar!” - Che Guevara ¹,³ : cafrande.org/21-yuzyilda-mar... [Marksist çevirmen
Erkin Özalp
Erkin Özalp
] ² : Biz Hayır Diyoruz, Eduardo Galeano ⁴,⁵,⁶: Marx Neden Haklıydı, Terry Eagleton ⁷ : youtu.be/T63nQZwgJzg [BSMTV, Kapitalizm ve Korona] ⁸: Rejim ve Devrim, Doğan Avcıoğlu
Marx Neden Haklıydı?
Marx Neden Haklıydı?Terry Eagleton · Yordam Kitap · 2011102 okunma
··
3.122 görüntüleme
Emir okurunun profil resmi
İyi ki doğdun Marx. Bugün 203. yaşını doldurdun ve hâlâ haklısın bre kafir...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.