Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bugün Kendin İçin Ne Yaptın?
Ne gariptir ki insanoğlu kendi yapıp etmelerini gerekçelendirmek zaruretiyle karşı karşıya kaldığında, gerekçelerini "dışarıdan" (kendi dışından) bulmak mecburiyetini hisseder nefsinde. Çünkü "Bu işi niçin yapıyorsun?" suâline, "Hiiiç, canım öyle istediği için..." cevabını verebilmek her babayiğidin harcı değildir. Böylesi bir cevap, sadece bencilce bulunmakla kalmaz, cevap sahibinin nasıl olup sadece kendisi için bir şey yaptığına da bir anlam verilemez. Bir iş yapıldı mı bu iş muhakkak vatan için yapılmalı, millet için yapılmalı, dâvâ için yapılmalı; kısaca, önce vatan kurtarılmalıdır. Bilhassa ilmî veya siyasî meseleler söz konusu olduğunda bu hep böyledir. Peki ya sanat? Umumun kanaatine göre pekâlâ bu yargı, sanat için de geçerlidir: yani ilim de, sanat da toplum için olmalıdır, topluma hizmet için yapılmalıdır! Kişinin kendi şahsi istek ve arzularını tatmin için bir iş yapmasından, onun, bencillik, hırs ve ihtiras gibi ahlâki zaaflarla malul olduğu neticesi çıkarıldığından, insan ister istemez kendisini amaç olmaktan çıkarıp kendisine başka amaçlar, başka gerekçeler bulmak zorunda kalır. Binaenaleyh söyledikleri, söyleyecekleri hep 'kendim için' diyemediğinden ötürüdür. Bir düşünsenize, "sadece kendim için..." demek hakikaten ne de zordur! Sadece söylemek olsa iyi, hesabını vermek de zordur "sadece kendim için..." demenin. Dindar insanlar bu tür suallere "Allah rızası için..." şeklinde bir cevap vermeyi esaslı bir marifet bilirler. "Bu işi niçin yapıyorsun?" şeklinde bir imayla karşılaştıklarında, hiç duraksamaksızın, "Allah rızasını kazanmanın en başta gelen amaçlan olduğunu söylemekle zaten gereken cevabı verdiklerini ve o işi yapmakta herhangi bir şahsi menfaatlerinin bulunmadığını yeterince sarih bir biçimde beyan ettiklerini düşünürler. Oysa Zehebi adlı bir alimimiz asırlar önce şöyle diyordu: Önceleri insanlara niçin ilimle meşgul oldukları sorulduklarında, onlar, "kendim için" cevabını vermekte tereddüt etmezlerdi. Fakat zamanla nifak ve riya çoğaldı, cehalet arttı. Şimdi insanlara niçin ilimle meşgul oldukları soruluyor da onlar hiç utanmadan ya "Halka hizmet için..." ya da "Allah rızası için..." cevabını veriyorlar. Acaba niçin? Evet, acaba bir kimse niçin (mesela) ilimle meşgul olur ve/veya niçin bilmek ister? Bugün böylesi suallere muhatap olacak kimseler, "Ekmek parası için..." diyemeyeceklerinden dolayı çaresiz ya hizmeti ya da rızayı öne çıkarıyorlar. Esasen asıl amaçlarını açıkça dile getirseler, yine de farklı bir şey söylemiş olmazlar. Hayat denilen kıskaç insanoğlunu şu veya bu şekilde bir yerinden yakalayıp çarkın içine dahil ediyor ve o da yaptıklarını ya niçin yaptığını bilmeden, hiç düşünmeden yapıyor, yapmak zaruretinde olduğuna inanıyor ya da bu işleri (!) kendisinden gayrı bir sebeple yaptığına inanmak istiyor. Pek tabii ki bu durumda kendisinin dışında sebepler bulmakta da hiç zorlanmıyor. Yapılan işlerin niteliği, en nihayet o işleri yapanların vasıflarıyla mütenasib olduğuna/olacağına göre, kimse kendisini aşan bir iş yapamaz. Bilakis herkesin yaptığı ancak yapabileceğidir. Buna rağmen, kişinin bizzat kendisi için bir şeyler istemesi, bizzat kendisi için bir şeyler yapması, sanılanın aksine tahayyülü güç işlerdendir. Öyle ya, o durumda biri çıkıp da demez mi size: "Sen de kimsin ki sadece kendin için bir şeyler yapmaya kalkışıyorsun!?" Diyebilir; zira kendisi için bir şey isteyenin namerd olduğu söylenir. Dolayısıyla asıl zorluk işbu suale cevap bulmakta değil; "Bugün kendim için bir iş yaptım!" diyecek işleri ortaya çıkarmakta. İyi düşünün bakalım, bugüne değin salt kendiniz için yaptığınız sıradan bir işiniz oldu mu?
Sayfa 66 - Kapı Yayınları / yüzüme kapıyı kapadığımdaKitabı okudu
··
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.