Bu dönemin birkaç noktada geleneğin parlak başarılarını yansıtmaktan uzak bir sığlıkta olduğu gözlemlenmektedir. Bunun ilk belirtisi İbn Rüşd külliyatının, Ortaçağ Avrupası tarafından Doğu'da olduğundan daha fazla anlaşılmış olmasıdır. Külliyatının önemli bir kısmının Latince çevirisi hızla gerçekleştirilirken, özgün Arapçaları yakılmış veya yasaklanmıştır.