Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
9/10 puan verdi
·
22 saatte okudu
Selam Salem Cadıları!
Salem cadıları! Çocukluğumuzdan beri gerek Amerikan yapımı dizilerde gerek filmlerde karşımıza çıkan ve aşina olduğumuz bir tabirdir Salem cadıları. Avrupa ve dolayısıyla kendilerinden oluşan yeni Amerika öyle çok korkmuştur ki cadılardan edebiyatlarından sinemalarına toplumsal hafızalarına damga vurmuştur bu cadılar. Peki, bu cadıların(!) yok edilmesi için Hıristiyan engizisyonu ne yapmıştır? Cadı avına çıkarak pek çok masumu işkencelerle idamlarla katletmiştir. “İnsan yaşamını almak bu kadar kolay olamaz, ne günlermiş yahu!” deniyor olsa da günümüzde çok da değişen bir şey yok aslında. İnsanların o zaman suçlanma ve iftiraya uğrama sebepleri daha metafizik sebepler iken günümüzde bambaşka modern sebepler yaratılarak cadı avına devam edilip cadı kazanının kaynaması sürdürülüyor. Hem de dünyanın her yerinde! Adaletsizlik oldukça isimler, hikayeler, yer ve zaman değişse de sonuçlar benzer olarak devam ediyor ve edecek gibi görünüyor. Tıpkı bu “Cadı Kazanı” oyununda olduğu gibi... 1600’lerin başında Salem kasabasında yaşanan vahşetin benzerlerini ve yankılarını görmek için birkaç saat dünya gündemine bakmak yeterli! Arthur Miller, 20. yüzyıl Amerika’sının bir dönemine damgasını vurmuş McCarthy’nin Amerika’yı komünistlerden arındırmak için başlattığı iftiralarla ve infazlarla dolu cadı avını hedef almış bu oyununda gizliden gizliye. Bu yönüyle bakıldığında Yaşar Kemal’in Filler Sultanı ve Kırmızı Topal Karınca eserindeki gibi bir alegorik tarzda ifade ettiği söylenebilir. Her ne kadar anlatılanlar Salem’de yaşanan cadı avı olarak ifade edilse de Amerika Arthur Miller’ı çok sert biçimde cezalandırmıştır. Pasaportuna el konulup oyunları ülke çapında yasaklanmıştır. Oyunda yer alan güçlü ve yılmaz karakterlerden John Proctor’un yazarın kendisini temsilen yazıldığı apaçık ortada. Arthur Miller da komünist avı sürecinde arkadaşlarını gammazlamayıp ilkelerinin ardında durmayı seçmiş birisi. Oyunun sonuna kadar ilkelerinden ailesi uğruna vazgeçeceğini düşündürse de aileye bırakılacak en önemli mirasın nasıl yaşandığı ve omurgalı olunduğunu görüyoruz oyunun sonunda. Öte yandan John Proctor karakteri dinine bağlı ama dini kullanmaya çalışan din adamlarına ve diğer insanlara tepkili bir insan olarak Arthur Miller’ı yansıtıyor aynı şekilde. “Tanrı öldü!” diye bağıran Proctor, insanın gönülden var ettiği ve iyilik dolu yaratıcıyı kötü niyetli din adamları ve dini kurumların nasıl öldürdüğüne vurgu yapıyor. Günümüzde de dini kullananlar, yaptıkları sonucu Tanrı’yı öldürmüyorlar mı pek çok insanın hayatında? Oyunda gerçek bir inanan olan Hale bile sonunda yaşananlara pes diyerek kahroluyor. Şeytan bile insanın korkunçluğu yanında gerçekten melek kalabilir dedirten ve aynı zamanda onurlu ve mantıklı insanın da eninde sonunda kazanacağını hissettiren bir eser! 1996 yapımı filmi de izlenesi. Bizzat Arthur Miller çekimlerinde bulunarak kitabın aslından uzaklaşılmamasını sağlamış. Ekleme: Black Sabbath’ın aşağıdaki şarkısı da Proctor’un yaşananlar sonrasında “God is Dead” diye haykırışındaki hissettiklerine tercüman olabilir gibi geldi: m.youtube.com/watch?v=OhhOU5F...
Cadı Kazanı
Cadı KazanıArthur Miller · Mitos Boyut Yayınevi · 2011394 okunma
·
296 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.