Woolf’un yaşımı ve ölümü nasıl algıladığını kendine özgü roman tarzıyla anlattığı Dalgalar bazı eleştirmenlere göre başyapıtı.
#virginiawoolf bu kitabı iki yıl içinde üç kez yazmış ve hem şiir hem roman hem tiyatro olsun istemiş.
#dalgalar da altı anlatıcı var, her birinin çocukluktan yaşlılığa değin iç dünyasını dış olaylar bağlamında dinliyoruz ama olay yoğunluğu yok.
Kitapta anlatıcı olmayan ama altı karakterin de bahsettiği bir karakter var, Percival. Percival karakterini Woolf 25 yaşında ölen kardeşi Thoby’in anısına yaratmış.
Altı anlatıcının karakterleri birbirinden farklı ama üslup olarak aynılar ve satır aralarında bunun nedeni veriliyor.
“Şu vazoda kırmızı bir karanfil var. Burada oturmuş beklerken tek bir çiçekti, ama şimdi yedi yönlü bir çiçek; bir sürü yaprağı olan, kırmızı, koyu mor, mor gölgeli, gümüşi yapraklarıyla kaskatı - her gözün kendi katkısını getirdiği bütün bir çiçek.”
Her bölüm başında ithalik yazıyla yazılmış doğa betimlemelerinin olduğu kısa bir giriş var ve o yazıdaki güneşin konumu karakterlerin hayatıyla paralel, güneşin doğması çoçukluklarıyken batması yaşlılıkları gibi.
Dalgalar Woolf’un en zor kitaplarından biri olarak geçiyor ve bence de zordu:)) Şiirsel, dingin bir anlatım var ve bu narkotik bir etki yarattı bende dikkatim çok çabuk dağıldı o yüzden biraz yavaş okudum. Karakterlerin içdünyalarının, kişiliklerinin parça parça verilmesi ve bağlantılayabilecek pek olay olmaması da bütünlüğü yakalamakta beni zorladı. Aslında cinnet ve öfke olduğunda kopmuyorum metinden ama sakinlik olduğunda zorlanıyorum :)
Percival’in Hindistan’a gitmesinden sonraki bölüm (spoiler kaygısıyla bu şekilde ifade ettim) en etkilendiğim Woolf’u en hissettiğim bölümdü.
Sonuç olarak zorlandığım ama iyi ki okudum dediğim bir kitap Dalgalar.
“Hayat güzeldir; hayat iyidir. Pazartesiden sonra salı gelir, çarşamba da onu izler.”