Hayvan Hükümranlığı’nda Del Amo kuşaktan kuşağa aktarılan şiddeti, hayvanlara yapılanları domuz çiftliğinde yaşayan bir ailenin tarihi üzerinden anlatmıştı. Adamın Oğlu’nunda da babadan oğula aktarılan eril tahakkümü, şiddetin daha görünmez yüzlerini bir ailenin hikayesi üzerinden anlatıyor. Kısaca; oğluyla yalnız yaşayan bir anne, yıllar sonra çıka gelen eşinin isteğini kabul eder ve onunla bir dağ evine taşınır. Yeni bir başlangıç umuduyla…
Adamın Oğlu’nu Hayvan Hükümranlığı’nda bir bölüm olarak okusak yadırgamazdık sanki. Tabii bu açından yaklaşınca Hayvan Hükümranlığı’nı daha kapsamlı daha derinlikli buluyorum. İki kitabın da üslupları benzer, ancak Adamın Oğlu daha kolay bir okuma sunuyor ve Hayvan Hükümranlığı kadar sert bir metin de değil. Belki yıl sonu bezginliğimden belki obur okurluğumun sonucu kusurlar bulsam da Jean - Baptiste Del Amo bence mutlaka okunması gereken yazarlardan. Sert anlatımı ve şiddetin dinamiklerini irdeleyişiyle özgün bir yazar.