Diyojen insanı maddiyattan olabildiğince uzaklaşmaya çağırır. Bir gün üzerindeki paltoyla hava atan genç bir oğlana “Bir koyunun güzelliğinden dolayı kendini övüp durma” der. O gün koyun postu bugün Louis Vuitton. Zaten aslında bize güven verdiğini sandığımız bütün bu dış etkenler bizi aynı zamanda daha da büyük bir çukura çekmiyor mu? Güvensizlik çukuruna. Hadi biz de Diyojen gibi tersinden bakalım. Bunları uzerimizden çıkardığımız anda kendimize güvenimizi kaybetmemiz mümkün değil mi? Çünkü artık biz o üzerimizdeki post değiliz. Biz bir kürk değiliz, deri ceket değiliz, şık bir çanta değiliz, sivri topuklularımız değiliz, büyük kare güneş gözlüklerimiz ya da parmağımızdaki dev pırlanta, boynumuzdaki altın künye değiliz. Bizi hâlâ sevecekler mi? Bizi hâlâ önemseyecekler mi? Bize saygı duyacaklar mı? Şu halde mal zenginiyken ruh zengini değiliz, öyle mi? Salına salına yürüye bilmemizin tek sebebi üzerimizdekiler yani öyle mi? Ve üstelik, bu durumda insanların bize dediklerini de her daim tartacağız. Ne kadarı samimi, ne kadarı gerçek?