Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

268 syf.
·
Puan vermedi
Esrar-ı Cinayat: Bir Osmanlı Polisiyesi
Polisiye konusunda uzman değilim ama Sherlock Holmes külliyatını bitirmiş bir okur olarak şu kadarını söyleyebilirim ki beklediğimin ötesinde bir kurguyla karşılaştım. Bilenler bilir, içerisinde polisiyenin artık çok fazla işlenmeyen ancak en iddialı konularından biri olan “kilitli/kapalı oda” cinayeti bile vardı. Sadece kitabın sonunu ilahi
Esrâr-ı Cinâyât
Esrâr-ı CinâyâtAhmet Mithat Efendi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20201,726 okunma
··
54 görüntüleme
Fëanor okurunun profil resmi
Ben kitabı sevdim diyemem, ama sevmedim de diyemem. İyi bir kurgusu var, kötü bir kurgusu yok, fakat bazı yerlerinde hem sıkıyordu, hem de tempo çok düşüyordu. Örneğin sonlara doğru, Mustafa'nın mektuplarının yayınlandığı bölümde, ilk üç mektupta hem tempo güzeldi, hem de mektuplar gerçekten çok iyi yazılmıştı (bu konuda Ahmet Mithat'ı tebrik etmek lazım, ''halk dili'' ile ''edebî dili'' çok iyi harmanlıyor). Fakat ilk üç mektuptan sonra her şey çok öngörülebilir oldu, öngörülebilir olunca da tesiri azaldı; Rousseau'ya ''Kitaplarını uzatıyorsun,'' diyen Ahmet Mithat'ın kendisi kitabı uzattı. Ayrıca ben Osman Sabri ve Hafiye Köse Necmi karakterlerini çok sevdim, ama sonlara doğru onlar da romana çok az dahil oldu. Bir de romanın sonunu çok merak ediyordum, ''şaşırtıcı bir son'' dedikleri için, fakat sona geldiğimde hayal kırıklığı yaşadım, çünkü pek de ''şaşırtıcı'' değildi. Ayrıca, bazı yerlerde Ahmet Mithat gerçekten çok sığ felsefe yapıyor. Bu da okuyucuları rahatsız edebiliyor. Öte yandan, Ahmet Mithat kitabı çok iyi kurgulamış ve kurguyu çok iyi yazıya dökmüş; karakterlerini de çok iyi yaratmış. Örneğin Kalpazan Mustafa'nın aileden akıllı biri olması fakat çevresi ve tutkularından dolayı pisliğe dönüşmesi çok iyi yazılmış ve kurgulanmıştı; bu öykü Ahmet Mithat'ın şu sözlerini doğrular: ''İnsanda yaradılışın hükmünden ziyade karakterin hükmünü kabul etmek kaçınılmazdır'' (Henüz 17 Yaşında, s. 80). Sherlock'la Osman Sabri'yi karşılaştıracak olursak, Osman Sabri'nin, Sherlock'tan daha ''gerçek'' bir karakter olduğunu söyleyebiliriz sanırım. Sherlock, fazla üstün zekâ sahibi ve ilginç kişilik özellikleri olan bir karakter. Yeri geliyordu ki, vakayı yerinden kalkmadan çözüyordu. Osman Sabri'yse akıllı fakat Sherlock'tan daha az zeki ve ''insansı''. Çünkü Osman Sabri hem arkadaşlarına danışıyor, yanlış yaptığı yerler oluyor ve o da, tıpkı Sherlock gibi, vakaları çözmeyi çok seviyor. Sherlock'la somut bir karşılaştırma yapacak olursak, Esrâr-ı Cinâyât'ta sayfa 20'de karşımıza çıkan ''sözcük oyunları'', tıpkı Sherlock'un ''Dans Eden Adamlar'' öyküsüne benziyor. Sözcük oyununu Osman Sabri çözemez fakat başkaları çözer. Sherlock'un üzerine uğraştığı şifreyse, hem bu şifreden çok daha zordur, hem de Sherlock bu şifreyi oldukça kısa bir sürede çözer (zaten öykünün sonunda katili ayağına getirir Sherlock). Bu da bize Sherlock'un zekâsının Osman Sabri'nin zekâsından üstün olduğunu ve Sherlock'un zekâsının anormal, Osman Sabri'nin zekâsınınsa daha normal ve ''insansı'' olduğunu kanıtlar. Şahsen ben ''şeytanî zekâsı, koca kafası ve sıska vücuduyla'' Osman Sabri'yi çok sevdim; hatta içimden ''Ahmet Mithat bir kitap yazsaydı da Osman Sabri'yi ve düşünce yapısını derinlemesine inceleseydi,'' dedim. İnceleme için teşekkür ederiz, ellerine sağlık.
Yasemin okurunun profil resmi
İnceleme gibi yorumun için teşekkürler. Sonunun gereksiz uzatıldığına katılıyorum. Ayrıca, tempoyu düşürerek bitirmiş hikayeyi. Sherlock ve Osman Sabri karşılaştırman da çok yerinde olmuş, kalemine sağlık.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.