Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

678 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ANABASİS VE İNSANIN ACIMASIZLIĞI, VAHŞİLİĞİ İLE İLGİLİ BİR İNCELEME
Ksenophon’un M.Ö. 425’de doğduğu tahmin edilir. Sokrates’in öğrencisi olmuştur. Thukydides ve Heredotos gibi hayatı vatanından uzakta geçti. Sparta kralı Agesilaos’un yanında Büyük Firigya ve Kappadokia satrabı II.Kyros ile yakın arkadaşlık kurar. Anabasis’de de konu edildiği gibi II.Kyros’un ordusuna katılmış ve Hellen askerlerinin evlerine dönüşünde yardımcı olmuştur. Perslerin Anadolu satrabı II.Kyros, Hellen komutanlarla arkadaş idi. Peloponnes Savaşları (İÖ 431-404), ardından kalan on bir bin paralı askeri Sardeis’te toplar. Ksenophon’un da orduya dâhil olduğu ordu Kelainai’de toplanır. Burası Eğirdir Gölü kıyısında bir korudur. Perslerin satraplıklarının zenginliğini görebileceğimiz Paradeisos /Firdevs olarak da bilinen büyük bahçelerdir. Kur-an’da da bahsi geçen “cennetteki Firdevs bahçeleri” deyimi de buradan alınmış olmalı. Zira bu bahçelerden önce “Firedevs” adında bir bahçeden söz eden yazılı metin bu güne kadar bulunamamıştır. Klearkhos hariç seferin Büyük Kral’a karşı olduğunu kimse bilmiyordu ve bu durum Kilikia’ya varılıncaya kadar fark edilmedi. II.Kyros ve Klearkhos durumu birliklere açıkladı. Bu arada Artakserkses’in sadık adamı Tissaphernes, tüm bu hazırlıkları ve darbe girişimini krala bildirmişti. Ordu da isyan baş gösterse de Kyros adamlarına çift maaş teklif edince Büyük Kral’a doğru yürümekte birleştiler. Kyros Euphrates / Fırat’ı geçerken su seviyesi bel hizasında kalır. Bu durum ordu içinde seferin doğru bir iş olduğu tanrı tarafından da göstergesi olarak algılanır. Zira normalde Fırat gemilerle geçilirdi. Kyros’un ordusu Kunaksa mevkiine geldiğinde (İÖ 401), Artakserkses’de savaşın olacağı yere intikal etmişti. Ksenophon kralın ordusunu bir milyon iki yüz bin kişi olarak verir. Tabi bu sayı abartılıdır. Dört yüz bin kişi olduğu da söylenir. Ancak Hellen ordusu, yirmi iki bin kişidir. Savaş sırasında Kyros ağabeyi Artakserkses’i görür, onu mızrakla yaralasa da kendisi ölür. Böylece Hellen ordusu birbirinden kopuk bir şekilde dağılır. Birliklerin bir kısmının Kyros’un öldüğünden haberi yoktur. Çarpışma bittiğinde Yunanlıların kaybına oranla Perslerin kaybı çok fazladır. Kyros öldükten sonra Persler “Silah bırakın ve aman dileyin.” derler. Hellenler ise “Silah bırakmaktansa ölmeyi tercih ederiz.” diye cevap verirler. Persler Hellenler’i anlaşma bahanesiyle bir çadıra çağırıp Klearkhos başta olmak üzere beş büyük komutan ve yirmi yüzbaşıyı öldürürler. Askerlerin seçimiyle başa Ksenophon getirilir. Hellenlerin peşinde artık bir Pers ordusu vardır… Ana yolu, yani geldikleri güzergâhı takip ederlerse kısa sürede imha olacakları kesindir. Yakaladıkları bir yerli rehinenin uyarısı ve yol göstermesiyle Hakkâri Zap Vadisine yönelirler. Ancak bu yolculukta çok fazla Hellen yolda can verir veya firar eder. Çünkü geçecekleri bölge hem coğrafi olarak uygun değil hem de Hellenlerin yağma ve talanına karşı çok farklı yerli halkların hepsi de pek insancıl davranmazlar ve kendilerini savunurlar. Ordu Kotyora’ya kadar ilerler. Kunaksa’dan Kotyora (Ordu Şehri)’ya mesafe tam olarak (2940 km). Kotyora’dan da Khrysopolis’e (Üsküdar) kadar da ya yürüyerek ya da deniz yolculuğuyla giderler. Oradan da Pergamon’a geçerler. Geri dönmeyi başarmış askerlerin bazılarının Spartalıların fetihlerine katıldıklarını biliyoruz. M.Ö. 400’lerde orduların geçtiği yerlerde kurulan yiyecek içecek pazarları gibi, bir de ordunun seks ihtiyacını karşılayan, askerlere moral veren (muhtemelen esirlerden oluşan) orduyu takip eden, binlerce askerle düzenli cinsel ilişkiye giren kadınlar / erkekler var. Bunlar elbette hamile de kalıyorlar ve çocukları da oluyordur. Fakat Ksenophon için bu o kadar sıradan bir durumdur ki, bu bebeklerden hiç bahsetmez. Oysa başka kaynaklardan bu bebeklerin araziye atıldıkları, kediye köpeğe yem edildikleri ile ilgili bilgiler mevcut. Ayrıca Ksenophon’un 11-13 bin arasında gösterilen ordusu yaklaşık 18 ay süren geri dönüş yolunda, buldukları bütün köyleri, sürüleri yağmalayarak yol alırken tabi kadınlara da erkeklere de tecavüz ediyorlar. Bu yolculuğun geçtiği bölge insanları için bu Hellen askerleri öyle bir felakettir ki, ordu Van / Ağrı dolaylarında bir Ermeni köyünü üs yaparak çevre köyleri yağmalar talan eder. Tabi köylülerin bütün mallarına, yiyeceklerine el koyarlar, isteyen istediğine tecavüz eder. Onlar için bütün bunlar o kadar sıradan bir durumdur ki, Ksenophon, komutanlardan birinin el koyduğu köy reisinin küçük oğlu ile ilgili: “Episthenes çocuğa âşık oldu, onu memleketine götürdü ve sonsuz sadakatinin tadını çıkardı” der. Ksenophon ve arkadaşları o kadar dindarlardır ki! gasp ettikleri hayvanlardan her adım başı Olympos tanrılarına kurban keserler ve sürekli, ama sürekli tanrılarla konuşur, onlardan bilgiler alırlar. Kitabı okurken hep bizim cami ve televizyon vaazlarında bahsedilen ve bir türlü öve öve bitirilemeyen dört halife devri, yani Asr-ı Saadet’de İslam Orduları’nın marifetlerini hatırladım. Ve hep acaba Ksenophon’un mu yoksa İslam Orduları mı daha vahşi, yağmacı ve tecavüzcü diye düşündüm fakat arada bir fark göremedim. (
İslam'da Cinsellik
İslam'da Cinsellik
) Günümüz Batı medeniyetinin temelini oluşturan Roma’da da durum bundan farklı değildi maalesef. Roma savaş meydanlarında askerlerin cinsel ihtiyaçlarını gidermek için hazır bekletilen bir yığın erkek köle de mevcuttu. Özgür varlıklı Roma vatandaşlarının kölelerle yaşadıkları cinsel ilişkilerde toplum nazarında pek de kötü gözle bakılmazdı. Ve bu kölelerin çoğunluğu kadın olmak üzere erkek seks işçileri de bulunmaktaydı. Köle sahibi bir özgür Romalı, kölesini dilediği gibi kullanma hakkına sahip olurken onu para karşılığı seks programlarına yollayabilirdi. Bir köle sahibinin izni olmadan hiçbir cinsel ilişkide bulunamazdı. Çünkü bu mülkiyet kullanımına girerdi ve büyük bir yaptırım gerektirirdi. Bu kitabı Eğirdir Gölü - Yenice Sivrisi civarında geçen Miryokefolon Savaşı araştırmaları için almıştım. Fakat Ksenophon giderken batıdan, doğuya, dönüşte ise güneyden kuzeye, doğudan tekrar batıya bütün Anadolu’yu öyle bir anlatır ki, yalnız o döneme değil, kitap bütün zamanlar için eşsiz bir eser niteliği taşır. Eser bir değil, birkaç kez okunacak, sürekli el altında bulundurulacak kadar değerli bilgiler verir. Okuyarak kalın. Not: Eser'in asıl adı 'Anabasis' fakat 'Onbinlerin Dönüşü' adıyla kitabı basan yayınevleri var. Eserin çevirisi çok önemli. Galiba en iyi çeviri İş Bankası Yayınları'nındır. Bendeki, Kabalcı Yayınları eserin Helencesini de veriyor ve bu kitabı oldukça hacimli yapıyor. Benim gibi kitabı bir araştırma için almıyorsanız Kabalcı’dan alıp, o kadar para ödemenize gerek yoktur.
Anabasis
AnabasisKsenophon · Kabalcı Yayınevi · 2014889 okunma
·
158 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.