Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
Çalışmayan geçinemez ama çalışan da yaşayamaz...
Şeyler… Masalar, kitaplar, tabaklar, tablolar, halılar, antikalar, güzel bir çiçek, kaliteli bir çanta, şık bir takım elbise, güzel bir ev, bir araba, bir sinema bileti, lezzetli bir yemek… Hayatımızı dolduran, güzelleştiren, zevk veren, yaşanmaya değer kılan her şey. Ama aynı zamanda bizi kurulmuş bir oyuncak gibi her gün aynı saatte aynı işi yapmak mecburiyetinde de bırakan her şey… Romana klasik bir bakışla Perec’in ana karakterlerinin 20li yaşlarının ikinci yarısını süren genç bir çift; Jerome ve Sylvia olduğunu söyleyebiliriz; zira kitapta ismi geçen sadece bu iki insan var. Ama Perec derdinin canlılar değil “şey”ler olduğunu bize daha ilk sayfadan yoğun olarak hissettirir. Jerome ile Sylvia’nın isimlerini kitabın ikinci bölümüne kadar (ki 2/3’ünden sonra) paylaşmamasının yanında, onları betimlemek için de hiç uğraşmaz. Neye benzediklerini, fiziksel özelliklerini hiç öğrenemeyiz. Halbuki “şey”leri, yer karolarından kitaplığın raflarına, duvar sıvasından eprimiş antika halının rengine, romanın başından sonuna kadar, en ince ayrıntısına kadar, titizlikle tanımlar. Başrolü “şey”lere vermeye niyet etmiştir ve bunu son satıra kadar başarı ile yapar. Jerome ile Sylvia -hepimiz gibi- “şey”leri severler. Evlerini düzenlemek, yaşamlarını güzelleştirmek, iyi yemek, parasını düşünmeden gezmek, şık olmak, dikkat çekmek, eğlenmek, başkalarından geri kalmamak isterler. Bunların hepsi için para gerekir. Halbuki para kazanmak için de bir işe girmek, yani özgürlüğünden vazgeçip düzenin askerlerinden biri olmak gereklidir. Her gün aynı işi yapıp yorgun argın eve dönen bir insanın “şey"lerden o hayal edilen zevki alma şansı yoktur. 20li yaşlarını, bu en güzel çağlarını böyle dolap beygiri misali geçirmek istemeyen bu çift anketörlük gibi kısa süreli, bağımsız işlerle özgürlüklerinden vazgeçmeden hayatlarını idame ettirmeye çabalar. Ancak maddi arzulara ilişkin hedonik tutkuları ile kazançları arasındaki orantısızlık onları önce Sfax/Tunus’ta şanslarını denemeye, sonra da düzene uymaya götürür. Belki de bu kadar boş lafa hiç gerek yok. Perec’in şu cümlesi hikayenin özünü anlatır: "Ne yazık ki çalışmayanın ekmek yemeyeceği kesin ama çalışan da yaşayamaz.” Metin, Perec tarafından “gündelikçi sosyolojisi” olarak tanımlanan orta sınıf yaşamının tanıdık, sıradan yönlerine odaklanır. Ancak sadece bu kadar mı derseniz, bence değil. İnsanın en temel kabulünü, “yaşamak için çalışmak gerektiği” düsturunu önümüzde acımasızca açar ve layıkıyla yaşayabilmek, hayatı doya doya yaşadım diyebilmek için bu acımasız, basmakalıp düzenden başka şansımız olup olmadığını da basitçe sorar. Perec’in ilk romanı olan “Şeyler” önemli ölçüde otobiyografik ögeler de içerir. Zira Perec de 20li yaşlarının sonlarında eşi ile birlikte geçici işlerle hayatını sürdürmeye çabalamış, başaramayınca bir umut peşinde kısa süreliğine Sfax/Tunus’a gitmiştir. İlgi çekici bir roman “Şeyler”. Sıra dışı konusu ve kurgusunun yanında merak uyandıran ve bence sürükleyici bir akışı var. Nesnelerin uzun betimlemelerinden yılmadan ve konudan kopmadan hızlıca bitirebilirseniz (ki hepi topu 112 sayfa) keyif alacağınıza eminim.
Şeyler
ŞeylerGeorges Perec · Metis Yayınları · 20161,107 okunma
··
418 görüntüleme
Yeşim okurunun profil resmi
Benim çok sevdiğim kitaplardan biri Şeyler.. Sizin yorumunuz da çok hoş. Elinize sağlık 🌿🌼
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.