1951'de distopya olarak yayımlanan bu eser bugün için artık distopya değil adeta bir durum analizi, acı bir tenkit niteliğinde. Satırları okumaksa sanki aynaya bakmak gibi...
Uzun yıllar önce yazılan bu düşünceleri okurken
Ray Bradbury'nin ileri görüşlülüğü ürkütücü bir seviyede karşımızda duruyor.
Müthiş bir sorgulamanın, sert bir tokadın ve uyanışın öyküsü... bir ateşin öyküsü... bu öyle bir ateş ki kerosenle tutuşturulan ama aslında evlerimizde, zihinlerimizde yanan bir ateş...
Fahrenheit 451 kağıdın yanma ısısı... bu ateşi fitilleyen şey ise: Televizyon! Evet hepimizin evinde olan, günümüzde git gide küçülüp cebimize giren o ekran! Ekrandan sızan ışıklar ise yakan, yok eden lavlar! Kitapları yakan, zihinleri eriten bir ateş !
Bu yangından sağ çıkabilenlere ne mutlu!