Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

390 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Bir yaradır Çaldıran
" Yarın şu sahrada dökülecek kanın rengi de akışı da birbirinden farklı olmayacak. Yarın burada bir bedenin, bir bünyenin kendisiyle savaşı çıkacak. Sağ kol ile sol kolun , bir ayak ile ötekinin birbirine acımasızca saldırdığı görülecek. Şah olmuş yahut Sultan; sıfatların ne önemi var. Önemli olan isimdir. Hasan mı Hüseyin mi ? Selim mi İsmail mi ? " Kitabın ana temeli tam da bu sözlere dayanıyor. Bize iletmek istenilen mesajın bu olduğu görüşündeyim. Çaldıran savaşını tarih derslerinde çok kere görümüşümdür, görmüşüzdür. Fakat konunun hassasiyetine bu kitap kadar denk gelindiğini görmedim ben. Çaldıran Savaşı iki kardeşin birbiriyle savaştığı, Müslümanların birbirini katlettiği bir savaş olarak gözüme gelecek bu kitaptan sonra. Peki böyle bir gereklillik var mıydı derseniz? Muhakkak ki sınırlarını genişletmek isteyen savaşçı bir topluluk olan Türkler sınırlarının güvenliğini sağlamadan batıya yönelmeyi uygun olarak görmediler. İki büyük adam var kitapta ikisi de hem Türk hem Müslüman olarak geçiyor ama ikisi de birbirini tehdit olarak görüyorlar ne yazık ki. Eğer tehdit olarak görmeseler de dostluk olarak ilerleselerdi Müslümanların şu anda dünyaya hakimiyet kurmuş olabileceğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Ne yazık ki bu savaş olmuş ve bu savaşta kardeş kardeşi vurmuş. Hatta ve hatta müslüman bir topluluk hristiyan askerleriyle müslümanları katletmiş. Bu savaşa üzülmekten başka bir yol bulamıyorum. İskender Pala 'da kitapta bu ana temayı o kadar güzel işlemiş ki her yönüyle hayran oldum. Şah İsmail'in de Yavuz Sultan Selim'in de iyi ve kötü yönlerine değinmiş. Olayların temelinde gerçeklik yatsa da kurgulanmış kısımları da çokça mevcut. Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim ikisi de kendi tebaasında bir o kadar kuvvetli ve heybetli yaptıklarıyla adından çokça söz ettiren, bir o kadar da gaddarlık yapan iki hükümdar.. Yavuz Sultan Selim'i bilmeyeniniz yoktur diye tahmin ediyorum, Osmanlı'nın cengaver sultanı, zamanının İskender'i, Hilafet tahtının sultanı, Hadimü'l Haremeyn gibi birçok isimle zikredilen 8 yıl süren saltanatına 3 büyük meydan muharebesi sığdıran 9. Osmanlı padişahı..Yavuz Sultan Selim'in kişilik özelliklerine Prof. Dr. Emecen'in sözleriyle devam etmek istiyorum: "Yavuz Sultan Selim, kimine göre kan dökücü zalim bir hükümdar, kimine göre hilafeti aldığı ve İslam dünyasını birleştirdiği için büyük bir hükümdardır. Bu iki taraf arasında gelip giden bir sultan oldu. Dönemin kaynaklarına baktığımızda Yavuz Sultan Selim'in, hatayı affetmeyen ve hanedana karşı en ufak harekete tolerans göstermeyen çok sert bir yapısı var. Hedefine odaklandığında gözü hiçbir şey görmeyen sert bir hükümdar tipi çiziyor. Bazı Rum tarihçiler ise onu gayrimüslimleri seven, onlara her türlü kolaylığı gösteren hoşgörülü bir sultan olarak takdim ediyor. Osmanlı sultanları arasında en çok okuyan padişahlardandı, kitaplara düşkündü, gittiği her yerden kitaplar getirtirdi. Çok okurdu, iyi bir eğitim almıştı. 25 yıl şehzade olarak kaldığı için etrafı sürekli ilim, bilim adamları ile çevriliydi. İlme çok değer verirdi, çok iyi Farsça bilirdi. Yaptığı işleri, 'şu kadar insan öldürdü' falan gibi söylemlere feda etmememiz lazım." Aynı zamanda Yavuz Sultan Selim'in küpe takmadığını ve bu olayın karıştırıldığını o portrenin de Şah İsmail veya Safevi elçisinden birine ait olduğunu söylüyor. Küpeyle ilgili olayları kitapta da güzel bir kurguyla işlendiğini göreceksiniz. Gelgelelim Şah İsmail'e.. Babası Safevî tarikatının şeyhi Haydar, annesi Uzun Hasan’ın kızı Âlemşah Halime Begüm’dür. Ebü’l-Muzaffer Bahâdır el-Hüseynî unvanıyla anılır. İran’da Şiîliği resmî ideoloji haline getirerek yeni bir devlet kurmuştur. İran ve Şah İsmail açısından mesele şuydu: İpek yollarını kim kontrol edecek, Akdeniz dünyasına nasıl çıkılacak? Yavuz Selim içinse Suriye-Filistin kadar önemli olan bölge Mısır’a hâkim olmaktı konu.Bana kalırsa Yavuz Selim ve Şah İsmail kavgasının ne kadar lüzumsuz ve tahripkâr olduğunu tekrarlamam gerekir. Aslında tarihin kuralları vardır; birisi Türk şiirinin en arı dilli şairi olan Şah İsmail (Hatai), öbürü Fars şiirinin üstadı olacak derecede dil bilen Yavuz Selim’in savaşı bir medeniyet mücadelesi değildir. Bir nüfuz ve iktisadi problemdir. Kitapta Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selimi'nde şiirlerine yer veriyorlar. Şiirler o kadar ahenkli o kadar güzel ki iki hükümdarın bu konudaki yeteneklerine hayran duymamak elde değil. Bu şiirleri yazan o ince ruhlu insanlar bu kadar savaşın ölümün içinde nasıl yaşar dedim kendi kendime. Şiirlerin dili şu anki Türkçeyle kıyaslanamaz ağır kitabın alt kısmında şiirlerin açıklamaları yapılmış bu kısım da beni bir o kadar hoşnut etti. Kitap sadece savaşı anlatmıyor aşkı da anlatıyor. Ve aşkı anlatırken öyle güzel cümleleri var ki İskender Pala'nın her sözü alıntılamak geçti içimden. Taçlı Hatuna aşık 5 kişi var kitapta ( tabi bu bilinenler), kitabın sonlarına doğru bu aşkları ilişkilendiyordu ve bence bu kısım çok güzeldi ve çok doğruydu. Bu kısımlara girip kitapla ilgili ipucu vermek istemiyorum. Sonunu da çok güzel bağlıyorlar yalnız biraz Türk filmi tadında olmuş diyebilirim fazla tesadüfi :) Ben kitabı beğendim anlatımı çok akıcı ve tarihi bir kitap olsa da kurgusu çok güzel. Herkese iyi okumalar..
Şah ve Sultan
Şah ve Sultanİskender Pala · Kapı Yayınları · 202332,4bin okunma
··
1.028 görüntüleme
Ahmet Mete Taşkın okurunun profil resmi
Ağzınıza sağlık Çok güzel bir inceleme işte bunu şimdiki insanlar anlamıyor ya da biz onlara anlatamıyoruz
Merube okurunun profil resmi
Teşekkür ediyorum, ne yazık ki öyle.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.