Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

592 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Hz. Muhammed (s.a.v) çocukluğundan peygamberlik döneminin başlangıcına kadar geçen süre içerisinde, çevresinde bulunan herkesten hep farklı bir duygu durumu ve bakış açısı içinde olmuştur. Peygamberlik öncesi dönemde bile, ahlak anlayışı en üst seviyelerde, güvenilirliği yine aynı şekil en üst seviyelerde bir yaşantı içinde olmuştur. Güvenilirliğinden ötürü kendisine "EMİN" lakabı ile hitap edilirdi. Hira dağında kendisine tebliğ edilecek ilk vahye kadar ki geçen süre zarfında, sürekli hayatı sorgulayan, "ben kimim, nereden geldim" gibi, içini kemiren varoluşa dair sorular yüzünden manevi dünyasında fırtınalar yaşayan bir peygamberlik öncesi dönemi sürdü. Ve sürekli hayatı sorgulamasından kaynaklı, manevî dünyasında kopan fırtınaların maddi dünyasına yansıması yüzünden Haşa huzurdan kendisine sürekli, "Deli, aklını yitirmiş, hastalıklı" gibi hakaretler edilir, halk arasında sürekli bunlar konuşulurdu. Bu sebepledir ki, sürekli Hira dağı'na gider, yalnız kalıp; saatlerce, hatta bazen günlerce tefekkür ederdi. Aslında bunların hepsi bir tevâfuktu. Bir gün Hira mağarasında, yine böyle bir tefekkür hali içinde iken, Cebrail Aleyhisselam mağaranın karşında görüldü. Ve Hazreti Muhammed'e (s.a.v): "Oku. Yaratan rabb'inin adıyla oku. O, insana bir alakdan yarattı. Oku kalemle yazmayı öğreten, böylece insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz kerem sahibidir." (Alak suresi) Ayeti ile seslendi. Böylece kur'an-ı Kerim'in ilk ayeti nazil olmuş ve Hz Muhammed'e (s.a.v) 22 yıl boyunca sürecek nebilik görevi tebliğ edilmişti. Çocukluğundan beri içini kemiren varoluşa dair sorular, içinde kopan fırtınalar, sıkıntılar... sürekli gidip saatlerce, bazen günlerce tefekküre daldığı hira mağarasında bir aydınlığa kavuşmuştu. Ve o aydınlık ki hala milyarlarca insanın ışığıdır. Ve ardından 22 yıl boyunca süren Vahiy ile Kur'an-ı Kerim buluşturulur dünya üzerindeki insanlar ile. Ve yazar bu eserinde, kimi zaman zahiri, kimi zaman batini bir biçimde Kuran'ın insanlığa verdiği, vermek istediği mesajı bazı sureler ve ayetleri ile anlatmaya çalışmış bizlere. Kitap hakkında bir önemli husus da, herkesin kendi anlayış ve kavrayış süzgecinden geçirip okuması. Sanki bir arkadaşı ile bu konuları tartışıyor gibi. Bu süzgeçten geçenler ögrendiklerin, geçemeyenler ise öğretmek üzerine şekil alacaktır kuvvetle muhtemel. Kendi payıma düşen öğrendiklerimden aldığım notlar oldu yer yer.. Onlardan bir kaçını paylaşmak istiyorum. Hz. Musa dağa doğru yönelirken son bir kez arkasına döndü ve halktan, kendisini burada beklemesini ve bu süre içinde de uyanık kalmalarını, oruç tutmalarını, iffet ve ibadet içinde kendisini beklemelerini istedi. S/149 Sonrası malum. Toplum, Hz. Musa'nın kendilerini terk ettiği gafletinde bulunarak, eski putperest inanç anlayışlarını tekrar benimsemeye başladı. Hz. Musa geri döndüğünde, "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?” dedi. (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi) “Ey anam oğlu” dedi, “Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.” 7/150 Burada altından bir hazine var. Hz. Musa giderken halktan belirli görevler istiyor. Allah-kul arasında olan görevler. "Yazıklar olsun şöyle namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını gafletle kılar, ona gereken önemi vermezler.Yaptıkları ibâdetleri gösteriş için yaparlar" 7/4,5,6. Bu ibadetlerin bizden neden yapılması istenildiğine dair altından bir kıssa bu. İbadetler, Allah'ı unutmamak, günün belirli vakitlerinde nefsimizin arzularından uzaklaşıp, maddeden arınıp maneviyata yönelmek, manayı, hakikati hissetmek için yapılır. İbadetler gerçekten amacına uygun yapılır, insan ibadet sırasında benliğinden bir anlığına sıyrılıp özüne ulaşmayı başarırsa "Yaratılanı severim yaratandan ötürü" sözü dünya sahnesinde gerçekten mazhar olur. Bunların hepsi bize her daim Allah ile yaşamayı, maddi isteklerden arınmayı aşılar. Bunun sonucu olarak hem var olan yaşantımızda huzur hem varolacak yaşantımızda Allah ne buyurursa o olur... Nefsini ilâh edinmek insanın kendisine tapmasıdır. Gururu, kibri, egosal büyüklüğüdür. Gözü kendinden başka hiçbir şeyi görememektir. O nedenle de Sufiler "hep kendine baktıkça Rabbi'ni göremezsin" demişlerdir. S/366 Nefsine hakim olamayan, kontrol edemeyen kişi, kendine, kendinden kasıt kendisinde ki maddeye bağımlıdır. Maddeye bağımlı olan özünden, yani ruhundan, yani maneviyatttan, yani ilahiliğinden uzaklaşır. Kur'an'ı Kerim'de geçen "ruhumuzdan üfledik" ayeti bu ilahiliğin ne olduğunu bize anlatıyor. O yüzdendir ki nefs, hakikat ile senin aranda görünmeyen bir engeldir. Nefsine hakim olamayan bir insanın ne kendisini, ne çevresini, ne varoluşu, ne ilahiliği anlaması mümkün değildir. Nefsine hâkim olmak bu engeli kaldırmaktır. Bu kitap kendi anlayış ve kavrayış süzgecinizden geçtikten sonra anlam bulacaktır. Ne yazılan her sey doğru, ne de yanlış.. Buna okuyucular karar verecek bu süzgeçten geçirdikten sonra. Bir arkadaşınızla oturup bu konular üzerinde tartışıyormuş gibi okumayı unutmayın. İyi okumalar...
Kur'an-ı Kerim'in Gizli Öğretisi
Kur'an-ı Kerim'in Gizli ÖğretisiErgun Candan · Sınır Ötesi Yayınları · 2010193 okunma
·
1 artı 1'leme
·
634 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.