Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

408 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kendime Yardım Etmek İstiyorum
ﺏ, ح, ص, BİLEMEDİM Yaşadıklarım, bir bütünün parçasından ayrı kalışımın sancısıymış, bilemedim. Benim yapmam gerekenler yapılamadığı içinmiş o sıkıntılar. Oysa ben habire dışarıda aradım sebebi. Ben bütünüm sandım, yapılacakların olmadığı yerde bütünlük olmuyormuş, bilemedim. Çocuğum asi dedim, eşim dinlemiyor dedim, mutsuzum dedim. Fakat döktüğüm ekmek ve yemeklerin, Besmelesiz başlanan işlerin, şükürsüz geçen günlerin ruhumu daraltacağını bilemedim. Ben bunalıp daraldıkça, kendime dönmek yerine başkalarına döndüm. Onlara dönünce onları gördüm. Hatalarını aradım, buldum da. Onların hatalarının görülmesi ya da düzeltilmesi, kendimi düzeltmek anlamına geliyormuş, bilemedim. Namazıma bakmadım yıllardır. Yatıp kalkarak dua okumayı namaz kılmak sandım. Ruhu olmayan namazın beni düzeltmeyeceğini, bilemedim. Tesbih çekme çokluğu ile avuttuğum gönlüm, onu hayatıma geçirecek bir etki oluşturmadığım ve anlamından bihaber olduğum bu çabamdan etkilenmedi. Ne dediğimi ve hareketlerimin bana ne dediğini düşünmedim. Düşünmediğim anlamlar içime işlemedi. Yüzeysel kaldı yaptıklarım ve ben derinlere inemedim. Düşünmenin, tefekkürün sadece büyük zatlara ait bir yetenek olduğunu sandım. Allah'ımızın her birimizin gönlüne kendisini nakşettiğini ve derinleşmemizi istediğini, bilemedim. Dualarımla sığındım Rabbime bu yaşa kadar. Fakat tamamlanmak için değil, ulaşmak istediğim hedeflerim için dua ettim. Dualarımda eyleme ve benim yapacaklarıma ait bölümün ağırlıkta olması gerekiyormuş; ben sadece sonuç için el açtım, ağladım, yalvardım. Bunu yeterli sandım. Böyle sonuç alınmazmış, bilemedim. Hep Yaradan'ımdan bekledim, kendi yaptıklarımı değiştirip düzeltmeden, bedel ödemeden ve Konforlarımı terkedip o yolda yorulmadan; fiili dua ile kavli duayı birleştirmeden sonuç alınamıyormuş, bilemedim. Bir kalp kırmanın beni de içten içe kırıp küçülttüğünü, bilemedim. Hep içimdeki "Ben haklıyım!" diyen söze kandım, karşımdakinin haklı olacağını söz olarak kabul etsem de gönlümle onaylamadım. Haklıymışım gibi davrandım. Haklılığın kalesine sığınınca, diğerleri muhalif ve suçlu görünürmüş, bilemedim. Huzursuzluğun sesi yükseldikçe, suçladıklarımın beni gerçek sebepten uzaklaştırdığını gördüm. Sofradan arttığı için yemeklerin, bayatladı için çöpe giden ekmeklerin feryatları, aslında tüketilmemeleri gerekenleri tükettiğimi haykırıyordu bana. Kendimden bir şeyler gidiyordu, ben küçülüyordum sanki. İsrafın varlığı daralttıkça ruhumu, dışarı yönelttim bakışlarımı. Oysa içe dönmeli, ne yapıyorum, nasıl yaşıyorum bir bakmalıymışım, kendimi mercek altına almalıymışım, bilemedim. Bir haram lokmanın, insanın dengelerini bozduğunu, çökerttiğini ve insan kalabilme becerisini körelttiğini kimse bana anlatmadı, ben de öğrenmemiştim. Dikkat etmem gerekirken, "bir şey olmaz, ufak bir şey" avuntusu ile dikkatimden uzaklaştırmıştım. İnsanın duyarsızlığı kadar derinlere çöktüğünü, uçurumun kıyısına gelince fark ettim. Birileri öğretmese bile nasıl yaşarsam daha iyi olacağımı benim öğrenmem gerekirmiş, insan olmanın temel sorumluluğu buymuş meğer... Bilmeden bilmediği bir yolu yürümenin akıl kârı olmadığını, bilemedim. Hayvanlara ve bitkilere bile iyi davranmak gerekiyorken çevresindekileri adam yerine koy mamanın, kişinin kendisinin adam olmayışı ile ilgisi varmış. Karalamak yaralamakmış; eleştirilenler, tenkit edilenler, aşağılara düşermiş. İyilik yapmak adına eleştirmek, bilmeden zarar vermekmiş, hep savaş içinde olmakmış, hep kan kaybetmek ve kan kaybettirmekmiş, bilemedim. Kendini yetiştirmek, bir iki cümle bir şey bilmek değilmiş. Bilen, davranışlarının güzelliği ile anlaşılırmış, konuştuğu ile değil. "Hayatındaysa bir şey, o şey senindir; hayatında değilse bir şey, konuşsan da o şey senin değildir. " diye bir hakikat varmış. Yaşamaya yeterli ağırlığı vermeyi, bildiklerimizi önce davranışa geçirmeyi, zor da olsa doğru bildiklerimiz ile yaşamayı yeterince becerememişim. Hayatın akışını cüzi irade ile benim yönetebileceğimi, en ufak bir ayrıntının bile çok önemli ve anlamlı olduğunu, bilemedim. Bir çivi eksikse batarmış bir gemi. Tutacağı bir el yoksa kayıverirmiş bir insan, gülümsemesi yoksa bir yüzün kutuplardan bir demet kar olurmuş konuşulanlar. Her şey bende başlayıp bende bitermiş, bilemedim. Sadakam azsa zenginliğim de azmış. Gönül zengin olmadan kese dolmuyormuş. Üç kuruşluk hesap için harcanan sevinçlere hiçbir şey değmiyormuş. Vermeye aşık olmadan, bereket sevgilisine kavuşulamıyormuş. Yaşamadığım değerlerimi taşıyıp durmak bana pahalıya mal oluyormuş. Beni ben yapacak minik detaylar olmadıkça, bunlar ruhuma dolmadıkça, açlıktan bunalan ruhum sıkışıyor ve daralıyormuş. Bense bunu çocuğun gürültüsünden, eşimin istediğimi almamasından, değer görmediğimden sanıp onlara patlıyormuşum ama asıl sıkıntılar benim içimdeki boşluktan geliyormuş. Razı olup rıza gösteremediklerimin arkasında Besmele ile pişmeyen aşın, sevgi ile yaslanmayan başın, şükürle bitmeyen işin etkisi varmış, bilemedim. Huzurla ve huşu ile kalkmayınca namazdan, iliklerin titremeyince okunan ezandan, secdede kendi yaptıklarına ya da yapamadıklarına dökmediğin gözyaşından kalp mahrum kalınca, her şey dert, her şey sıkıntı, her şey huzursuzluk kaynağı gibi gelirmiş, bilemedim. Kendisini düzeltmekle meşgul olunca insan, diğer sıkıntıların düzelmesi için önce kendine düşeni yapar, geriye kalanlar için sonra daha kolay "Bu da benim imtihanım..." diyebilirmiş, bilemedim. Kendime ve işlerimi düşünmekten, başkaları hep ilgi alanıma teğet geçti. Yaptım yapmasına biraz yardım fakat, sıcacık bir gülümsemenin, saygı ile ve sır tutarak dinlemenin ya da bir iç sıkıntısını gidermenin, sıkıntıda olanlara yardım edivermenin, yüzlerce rekat Nafile ibadetten daha hayırlı olduğunu, bilemedim. Faydalı olmanın ağırlığını, toplum için önemini ve bana katacaklarını bilemedim. Önemini bilemediklerim yokken kendime gelemedim. Ömrüm geçip gitmiş, geri çeviremedim. Bir yaşıma baktım, bir yaşadıklarıma. Ben bunları baştan bileydim, şimdi daha farklı ve daha iyi yerlerde olurdum diye düşündüm. Yine de şükrettim; Son nefesimi vermediğime, bunları yapamayacak durumda olmadığıma ve mezarda olmadığıma... Allah'ım, bilemediklerimi bildirecek arayış, hayata geçirecek inanç ve kararlılıkla ver. Son nefeste bile af mümkünse ve o ne vakit bilinmiyorsa; acilen benim için dengelerimi oluşturacak anlayış ve yaşayışın hayatımda olması için gerekeni nasip et ve talebimi kabul et. Anladım ve öğrendim ki, içten denge kurulmazsa, dıştan ancak denge bozulurmuş. Cümle kulların ile birlikte dengede olayım, dengede kalayım ve dengede olunmasına katkıda bulunayım; Ne olur Allah'ım! Zerreler adedince yakarışımızı makbul say ve cevap lütfet Allah'ım... (Kitaptan alıntı) "DAHA İYİ OLMAMANIN MAZERETİ YOK." Sevgili okur, ben kitabı beğendim. Okumanı tavsiye ederim. Bu kitabın sana maddi ve manevi çok şey katacağına inanıyorum. İstifadeli okumalar dilerim sana.. Saygılar.. Selametle kalasın. :)
Kendime Yardım Etmek İstiyorum
Kendime Yardım Etmek İstiyorumSaliha Erdim · Hayat Yayınları · 2017585 okunma
··1 alıntı·
2.820 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.