Aşk bir sebepten gel gir dünyama !Aşk...
Adem & Havva ile başlayan dünyanın zerresi bile yok iken var olan aşk..
Ahhh ! Romeo ve Juliet; düşman ailelerine rağmen aşklarını yaşamaya çalışan ama yaşayamayan iki genç..
Kleopatra ve Mark Antony; Kleopatra' nın öldüğünü sanarak kendini hançerleyen ama ölmediğini öğrenince sevdiğinin kucağında can veren zavallı Antony..
Paris ve Helen; dünyanın en güzel kadını uğruna savaşlar başlatılan kadın, kavuşabiliyorlar mı peki ? Hayır.. tıpış tıpış kocasının yanına geri dönüyor Helen..
Ahhh ! Leyla ile Mecnun; ne büyük aşk yarabbim... Uğruna çöllere düşülen bir kadın olabilmek..
Ferhat ile Şirin; aşkı uğruna dağları delen bir adam... ne şanslı bir kadın..
Aslı ile Keremler, Arzu ile Kamberler, Nâzım ile Pirayeler... Veee tabi ki Abelard ve Heloise...
Bütün bu aşkların aşk oluşunu ne güzel özetlemiş, son noktayı koymuş caanımmm Âşık Veysel... " Seversin, kavuşamazsın aşk olur. "
İnsanlık tarihinin hiç değişmeyen tek duygusu, aşk.. Hep var olmuş.. Şiirlerde büyülemiş bizi, türkülerde şarkılarda ruhumuza filizlenmiş, filmlerde nefessiz soluksuz bırakmış, romanlarda kalbimizi sızlatmış kimi zaman yüreğimizi yerinden çıkaracak kadar heyecanlandırmış..
Peki biz yaşadık mı ???
Bu zamanda çoğu genç arkadaşım bu soruya;
" Yok canım ne aşkı eskindenmiş o. Aşk diye birşey yok.. Saçmalık." diye gülüp geçiyor. Hak vermiyor da değilim aslında onlara çünkü her şeyler gibi şimdiki aşklar da naylon.. suni.. gel geç.. bedenler ile sınırlı.. ruhsuz.. mutsuz..
Eyyy !!! Mecnunlar, Ferhatlar, Keremler, Romeolar...
Eyyy !!! Leylalar, Şirinler, Aslılar, Julietler...
Neredesiniz ? Çıkın ortaya ;) bize aşk lazım aşk!!
Heloise bir mektubunda şöyle diyor;
" Umut istemiyorum ben, aşk istiyorum." anladınız siz onu ;)
