Bilimciliğin dinsel söyleme sızması yaygın bir olgudur; sanki din, geçmişin hakikat düzenini müminlere garanti etmekle yetersiz kalmış gibidir. Kısacası, Freud’un Bir Yanılsamanın Geleceği’ndeki saptaması bu kuşağa uygulanabilir; bu saptamaya göre, bu kuşak yalnızca inanmakla kalmamakta, inanç kaydının dışındaki argümanlara başvurarak, “inanmayı bir görev haline” de getirmektedir. Dinsel inanca tam bağlılıktan çok, bir inanç kargaşasından söz etmek daha doğru olmaz mı?