Atatürk, o zamanlar henüz Gazi Mustafa Kemal Paşadır, bir gün Çankaya yakınlarında gezindiği sırada bir köy klübesi görür. Yaverine:
-Acaba içerde kimse var mıdır? Bir kahve içebilirmiyiz? der.
İhtiyar bir adamcağız kapıyı açar. Tanrı misafirlerine boş sediri gösterir. Biraz hoşbeşten sonra Atatürk:
- Ne yaparsın, ne ile geçinirsin? Kimin kimsen var mıdır? diye sorar.
-Bir iki tarlamız var. Bu bağ da bizim. Çoluk çocuk geçinip gidiyoruz. Allah başımızdan Gazi Paşayı eksik etmesinde...
-Gazi Paşayı tanır mısın sen?
-Nasıl tanımam? Pehlivan gibi boylu poslu (klübenin tavanını göstererek) maşallah hani buraya sığmaz... Sakalı da göğsüne kadar... kıvır kıvır yiğit bıyıklı...
Atatük yağverine eğilerek usulca "-sakın düzeltmeye kalkma... İhtiyarın hayalini bozmayalım" demiş. Köylüyü bir masal devini andıran kendi Gazisi ile bırakıp çıkmışlar.