Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

99 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
28 saatte okudu
KENDİNE SELAM SÖYLE!
Osmanlı topları vikont Medardo'ya çevrildiğinde oradaydım. Yeni rütbe almış genç bir teğmendi. Bir bütün olarak atının üzerinde duruyor, uzaktan bakıldığında içindeki iki farklı insan ayırt edilemiyordu. Doğduğu günden bu ana değin hiç tutarsızlık göstermemiş, özgüveni yüksek genç bir adama benziyordu. Topu ateşleyen yeniçeri, selam söyle dedi, içindeki diğer yarıya. Artık sizi ayırıyorum. Bundan böyle misafir olarak göreceksin diğer yarını. Geçirdiğiniz güzel günler anı olarak dursun, bu güllenin fitili gibi ateşlesin ruhunuzu. Belki de Pietrochiodo usta'nın yaptığı bir pergel etrafında düello etmek gerekecek rahibeler çayırında. Sizden başka kimsenin göremeyeceği kıyasıya bir düello. İncelemenin başında verilen selam iki yakayı bir araya getirememişse kılıçlar konuşsun artık. Bu kavga sona ersin. İyilikle veya kötülükle. "İnsan, iki elinde de bir kılıç, kendi kendisiyle çatışıyordu." (s.147) Düelo yapılırken oradaydım. "İkisi de âdeta, bir şey olmayan tarafa, yani kendisinin bulunması gereken tarafa saldırmada inat ediyordu."(s.148) İki düşman nasıl hırsla saldırırsa diğerine, öyle saldırıyordu kılıçlar. Hatta korkarım düşmanlıktan biraz daha fazla hınç vardı. Bu neyin nefreti, hangi yarım kalan duygunun bilemem. Yarım mı daha iyi, tam mı, onu da bilemem. Savaşta düşmana kurşun atmayı kendine yediremediği için havaya ateş edenler olduğunu duymuştum. İnsanın kendiyle savaşından çok önce, İkinci dünya savaşında. Bu savaş başka. Burada tam bir nefret içinde saldırıyordu hasımlar. Düşmanın tam kalbine yapıyordu hücumunu. Sağda olan biraz daha şanslıydı. Kalbi olmayanın kazanma şansı daha büyüktü bu savaşta! Calvino neden yapıyorsun bunu? Kafamı karıştırıyorsun. Düello içinde hissediyorum kendimi. Sadece biraz büyülü gerçeklikle geçiştirilebilecek bir konuyu derinlere çekmek neden? İkiye bölünmüş bir askerin ülkesine döndüğünde yaşamaya devam etmesi büyülü gerçeklik için yeterliyken, bir vikontun iki yanına yapılan vurgu hikayenin merkezine oturduğunda şunu görmüş oluyoruz. Büyülü gerçeklik, masalsı anlatım, hepsi söylenecek bir söze hizmet için aracı sadece. Calvino, bütünlük ve yarımlığı eserin ana sorunsalı olarak ortaya koyarken, şöyle söyletir kahramanına: "Bütünken, her şey doğal, bulanık, hava gibi saçmaydı benim için; her şeyi gördüğümü sanıyordum, oysa gördüğüm kabuktu sadece. Sen de bir gün kendinin yarısı olursan, ki olmanı dilerim evladım, tam beyinlerin sıradan akıllarının ötesinde neler bulunduğunu anlarsın. Kendinin, dünyanın yarısını yitirmiş olacaksın, ama kalan yarı, bin kez daha derin, daha değerli olacak." (s. 75) Değerli olabilmesi için farkında olmak gerekecek mutlaka. Bunu anlayana kadar, anne, baba, eş, çocuk, patron veya çalışan olarak çok farklı rollerde görecekler seni. Evde çok iyi bir aile babası, dışarda eşkiya. Bazen de ev dışında kuzu, içerde aslan kesilen, çevresinde çok sevilen, işyerinde nefret edilen. Askerde başka, sivilde başka. Bir konuda inanılmaz bir hassasiyet göstererek herkesi şaşkına çevirirken başka bir konuda şaşırtacak kadar vurdum duymaz, sağır. Bazen aynı yerde, iki farklı zamanda iki farklı insan. Hiçbiri diğerine benzemez, türlü türlü insan halleri. Sanki Osmanlı topçusu yarısını uçurmuş da kalan yarısı ülkesine dönmüş gibi. Kısa süre önce Calvino'un öykülerini okumuştum. (
Öyküler
Öyküler
) Calvino öykülerinde benim dikkatimi çeken; final kaygısı ve aforizma olmadan olay örgüsü ve akıcıılığın ön planda olmasıydı. Genellikle Gogol'un paltosunda olduğu gibi, sıradan insanların yaşamını anlatan, son derece keyifle okunan öykülerdi. Kurgu yanı ön planda ve okurken çok kolay yazılmış gibi kolay okunuyordu. Öykülerin çoğunda iki farklı sembolü metinde bir araraya getirerek, çok iddialı sözler söylemeden belirli mesajlar vermeye çalışıyor. Savaş ve siyaset içerikli olanları çok sevmemiştim ama günlük hayata dair kurmaca öykülerini keyifle okumuştum. Bütün öyküler okunup bittiğinde akılda çok çarpıcı cümleler kalmıyor. Fakat konu ve olay örgüsü olarak hikayelerin iz bıraktığı görünüyor. Bu anlamda Calvino'nun öykücülükte belirgin bir üslubunun dikkat çekici olduğunu söyleyebiliriz. Calvino öyküleri okurken çevremizde olan her şeyi anlatabiliriz, ben de rahatlıkla yazabilirim diye bir güven geliyor insana. Sonra kalemi alınca bu güven azalıyor :) Ustalık böyle bir şey çünkü. İşin ehli yaptığında yapılan şey çok kolay gibi görünür. Bir acemi seyredildiğinde tam bir eziyettir görünen. Yazan için de, okuyan için de… "İkiye Bölünen Vikont", yazarın "Atalarımız," adını verdiği üçlemenin ilk kitabı. Diğer iki kitap ise,
Ağaca Tüneyen Baron
Ağaca Tüneyen Baron
ve
Varolmayan Şövalye
Varolmayan Şövalye
. Bu kitapları da okunacaklar hanesine ekliyorum. Son olarak söylemek istediğim, bu inceleme yazılırken oradaydım. Nasıl heyecanla ve bir çırpıda yazıldığını gördüm:) Okurken de yazarken de büyük keyif alınan bir eser olduğunun altını çizmek isterim. Hatta kendime şöyle söyleyebilirim, Calvino okumaya devam. İyilikle veya kötülükle. Masada veya çayırda. Tam kalbinin olduğu yere…
İkiye Bölünen Vikont
İkiye Bölünen VikontItalo Calvino · Can Yayınları · 2017521 okunma
··
3.640 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Yıllar önce yazarın
Örümceklerin Yuvalandığı Patika
Örümceklerin Yuvalandığı Patika
kitabını okuyup çok beğenmiş ve üçlemeyi de almıştım. Özelikle Ağaca Tüneyen Baron'daki mizahi anlatım hoşuma gitmişti ama genel olarak üç kitabı da tam anlamıyla sindirdiğimi söyleyemem. Tekrardan seriyi okumayı düşünüyorum. Belki bu inceleme hızlandırabilir. Yine işinin ehli bir inceleme olmuş ellerine sağlık.;))
Resul Bulama okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Mustafa hocam. Ben öykülerinden geldim bu üçlemeye. Öykülerindeki dünyayı sevmiştim. Orada kurgu konusundaki ustalığı güzeldi, daha doğrudan bir anlatım vardı. Burada ise dolaylı bir anlatım. Bu açıdan Ağaca Tüneyen Baron'u da seveceğimi düşünüyorum. Baronu ha kesmişsin, ha ağaca tünemiş, ikisi de kabulüm :) Yeterki dolaylı anlatım ve ironi olsun :))
3 sonraki yanıtı göster
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Savaş psikolojisine ayrı bir ilginiz var gibi Resul Hocam. Bir bakıyoruz savaş meydanında küçük bir bulutu izlerken buluyoruz sizi, bir bakıyoruz savaştan yarim dönen bir adamın tasvirindesiniz :) Kitabın ilgi çekici bir konusu var doğrusu. Calvino, henüz okumadığım ama kalemini merak ettiğim bir yazar. Güzel incelemeniz merakımı daha da perçinledi. Kaleminize sağlık, nice keyifli okumalar dilerim. Saygılarımla...
Resul Bulama okurunun profil resmi
Tam bir "pdr"ci yorumu oldu Sümeyra :) Bilemiyorum, belki de çocukluğuma inmek lazım. Şaka bir yana hayatı anlamak için savaşı anlamak gerektiğini düşünüyorum bazen. Ama asıl meselem insanla. Yarım olanıyla, tam olanıyla, tam sananıyla :) Bir de kitap olsun, film olsun, küçük bir sahneden büyük resmi gösteren anlatımları seviyorum. Teşekkür ederim güzel yorumun için, incelemelerimde ortak bir yol olduğunu duymak güzel :)
1 sonraki yanıtı göster
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Kendinin yarısı kadar olabilmek güzel bir ifade.İznik şehrini inşa eden Bizanslı zenginlerin (en az 1000 yıl önce) şehrin en görünür köşe başlarına diktikleri kendi görkemli heykelleri, öldükten sonra bedenlerini hazinelerini koydukları muhteşem kabartmalarla süslü lahitleri günümüzde köylülerin tarlalarındaki taş temizleme operasyonlarında kepçe darbesiyle ortaya çıkıyor.Kim sahip olduğu bütün bir bedeni ve varlığıyla tüm zamanlara hâkim olabiliyor ki! Köylüler önce lahitleri kırıp açıyorlar teslim etmeden önce içinde işe yarar ve kendime saklayabileceğim neler var.Bir zamanlar heykellerin dikilmiş varlığın kanun demek iken bugün kemiklerinin tozu bile kalmamış. Tarih öğrenmenin faydası nedir diye sorduğumda ‘geçmişten ibret çıkarmak ‘ cevabı yaygın olarak verilir sınıflarda..Anlamına yoğunlaştığımızda kendimizin yarısı olabilme ,diğer yarıdaki tüm böbürlenmelerden kurtulmada geçmişi anlamak faydalı bir uğraş gibi görünüyor. Ne güzel bir inceleme okudum.Ben de okurken yarım olarak burdaydım:)👏🏻👏🏻
Resul Bulama okurunun profil resmi
Bir tarih öğretmeni incelemeye yorum yaptığında oradaydım... Mesajı almış, kendi birikimiyle harmanlamış ve içselleştirmiş görünüyordu. İkiye bölünenin sadece vikont olmadığını, hepimizin iki yarımızda tutarsızlıklar bulunduğunu fark etmiş olmasını değerli buldum. Kendisine bir bütün olarak teşekkür ediyorum 😊
Necip G. okurunun profil resmi
Yorumda “küçük bir sahneden büyük resmi gösteren anlatımları seviyorum” demişsiniz ya Resul hocam; ne de güzel özetlemişsiniz hem kitabı, hem de incelemenizi (sizin incelemenizde büyük resim kitap oluyor haliyle:)) Calvino ile bu yılın başında ‘Bir Kış Gecesi...’ kitabı ile tanıştım. Çok keyifli olmakla birlikte okuru oldukça hırpalayan, yoran bir kitaptı. Calvino her kitabında veya serisinde bu tarz şeyleri seven ve deneyen bir yazar olarak ön plana çıkıyor. Şu incelemeyi okuyup da kitaba ilgi duymamak neredeyse imkansız. İnsanın zaman zaman ikiye bölünmesi bana sorarsanız bir ihtiyaç. Ama bu bölünmeyi kimin yaptığı önemli tabii. Kendiniz mi yoksa bir başkası mı? Bir başkasına bıraktığınızda ortaya daha yıkıcı sonuçlar çıkabiliyor:) İnsanın cesaretini toplayıp doğru zamanda kendiyle bir düelloya çıkması bana iyi bir fikir gibi geldi:) Kılıcımı iyice keskinleştirip yapacağım bu daveti... Emeklerinize sağlık, selam ve sevgiler...
Resul Bulama okurunun profil resmi
Necip hocam edebiyatta biçemsel denemelere karşı değilim. Biri çıkıp farklı şeyler söyleyebilir, belki yeni bir çığır da açabilir bu denemesi. Ama deneyselliğin edebiyatın önüne geçtiği bir eser benim çok ilgimi çekmiyor. Örneğin bir yazar çıkıp bir harfi kullanmadan eser yazabildiğinde zorluğundan dolayı bunu takdir ediyorum fakat okuma açısından tercih etmem. Benzer şekilde bahsettiğiniz "Bir Kış Gecesi.." de farklı pencereler açabilir okurda. Deneysel olarak önemli olabilir fakat ben okur olarak sevmedim. Fakat öykü dediğimizde Calvino için tek söyleyebileceğim, "öykü nedir, iyi biliyor." Bundan sonra da ara ara dönüp oradan dersler çıkarmaya çalışacağım. İkiye bölünme konusunda tam duymak istediğim yere parmak basmış oldunuz Necip hocam. Bir düello olacaksa önce bunun farkına varmak ve içerden olmasını sağlamak gerek. İncelemenin sonunda anlatmaya çalıştığım ya masada, ya çayırda derken konunun buraya gelmesini istiyordum. Yeri seçen ev sahibidir. Silahı seçen şanslıdır :)) Katkınız için teşekkür ediyorum Necip hocam. Selam ve saygılarımla...
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.