Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

116 syf.
·
Puan vermedi
Taaşşuk-i Talat ve Fitnat Üzerine
Taaşşuk-i Talat ve Fitnat, Şemsettin Sami’nin ilk ve tek romanı, aynı zamanda modern Türk edebiyatının da ilk romanı olarak biliniyor. Yeri gelmişken belirtmek istiyorum, Türk edebiyatında ilginç bir ilk romancı karmaşası var. Nüket Esen’e göre ilk romancımız 1870 yılında sekiz adet roman/hikâyesi yayımlanan Ahmet Mithat. Ancak kimi edebiyat tarihçilerine göre 1872 yılında yayımlanan Taaşşuk-i Talat ve Fitnat ilk roman, kimilerine göre ise 1876 yılında yayımlanan Namık Kemal’in İntibah’ı. Sonradan İntibah’a “ilk edebi roman” denerek durum biraz kotarılmaya çalışılmış. Bu birincilik yarışı çok anlamlı değil ama kendime kronoloji hazırlarken bu durum kafamı bayağı karıştırmıştı; ben de en sonunda kitaplara değil, yazarlara göre bir kronoloji oluşturmaya karar verdim. Neyse bu böyle dursun (Şemsettin Sami’den çaldım bu sözü de, konuyu değiştirirken elverişli oluyor.:) Taaşşuk-i Talat ve Fitnat (Talat ve Fitnat’ın Aşkı), kurgu olarak merak uyandırıcı olmakla birlikte okuduğum diğer Tanzimat romanlarına göre teknik olarak biraz zayıf kalıyor. Ayrıca, içinde bazı çelişkili ve akla yatmayan noktalar var. Yazar, Ahmet Mithat gibi romanı okuyucuyla bir konuşma havası içerisinde yürütüyor; çeşitli bilgiler veriyor, kendi düşüncelerini söylüyor, anlaşılmayacağını düşündüğü noktaları açıklıyor. Romanın başlarında konunun gerçek bir hikâyeden alındığı söyleniyor ama olay örgüsünde o kadar çok ve olmadık tesadüfe yer verilmiş ki anlatım gerçekçiliğini bayağı yitirmiş. Karakterler durumlar karşısında çok abartılı tepkiler veriyor; hüngür hüngür ağlamalar, sürekli ayılıp bayılmalar, humma geçirmeler filan… Bu yönüyle de romanı biraz Namık Kemal’in İntibah’ına benzettim. Kitabın sonuna eklediği bir notta yazar, gerek Türkçe gerekçe de Arapça sözcüklerin imlaya göre değil, konuşma diline göre yazıldığını belirtmiş. Hatta Arap dadının konuşmasının şiveli olduğunu görüyoruz. Bu anlamda Şemsettin Sami’nin romanda konuşma dili kullanımının ilk denemesini yaptığını da söyleyebiliriz. Tanzimat romanlarında genelde okuyucuya ders verme amacı güdülür. Bu romanda da görmeden evlenme geleneğinin eleştirilmesi ve bunun yaratabileceği acı sonuçlara ilişkin bir ders verme amacı güdülmüş. Bu romanlarda kadın konusu özellikle ilgimi çekiyor. Bu nedenle kadının toplumdaki yerine ilişkin ifadeler ve kadına bakış açısına ilişkin eleştirilerin altını çizdim: “Ah biçare kadınlar! Bizi hiç insan yerine koymazlar.” “Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz.” “Bu adettir, kız on-on bir yaşını geçince yaşmaksız, feracesiz sokağa çıkamaz.” Hatta bazıları hiç çıkamıyor belli ki: “Malumdur ya özellikle kızlar vakitlerinin çoğunu pencere ve cumbalarda geçirip sokaktan geçenleri seyretmeyle eğlenirler.” “Kıza o kadar okumak ne lazım? Kızlara öncelikle lazım olan şeyler dikiş dikmek, nakış işlemek vesaire böyle şeylerdir.” (Osmanlı toplumunda kızlar ancak on-on bir yaşlarına kadar mektebe gidebiliyormuş, mektep dediğimiz de Kuran kursu gibi bir şey.) İyi okumalar dilerim.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
Taaşşuk-ı Talat ve FitnatŞemseddin Sami · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201928,9bin okunma
··
253 görüntüleme
Fëanor okurunun profil resmi
Romanda göze çarpan çok hata var, bu okuyucuyu rahatsız edebiliyor. Şemsettin Sami'nin bu biçim sıkıntısını bir kenara koyarsak, eğer zamanında çok okusaydı ve yazım şekli üzerine çalışsaydı, ben onun çok daha iyi bir yazar olacağını düşünüyorum. Çünkü Şemsettin Sami (bir Tanzimat romancısına göre) dram yönetimini gayet iyi yapıyor ve bakış açısını çok iyi yansıtıyor, bu konuda Ahmet Mithat'tan iyi diyebiliriz ve İntibah'ın sonundaki ''dram finali'' ile karşılaştırabiliriz. Bir romanda dram yönetimi çok önemlidir; romanın yapısını ve okuyucunun ilgisini çok değiştirir. Örneğin Dostoyevski'nin Budala'sında romanı ele alan üç büyük dram çizgisi vardır (bunları açıklamayacağım spoiler olmasın diye) ve bu dram çizgileri kitabı daha da mükemmelleştirir. Tabii Dostoyevski'nin diğer eserlerinde ve Shakespeare'in oyunlarında da bu böyledir. Fakat sadece dram yönetimi ile yazar olunmaz. Eğer bir yazar (Dostoyevski gibi kitaplarında çokça dram varsa) dram yönetimini edebi nitelikle, güzel bir biçimle birleştirirse ''nitelikli bir yazar'' olur, ben böyle düşünüyorum. Şemsettin Sami de biraz fazla roman okusaydı ve biçim üzerine çalışsaydı çok daha iyi bir yazar olurdu bence. Fakat ''olağanüstü'' dramlardansa (örneğin Talat'ın saçma ölümü ve senin bahsettiğin şeyler) daha olağan dramlar seçmek her zaman daha iyi olacaktır. Ayrıca kadınları ele alış şekli de çok iyi. Kadınlara monologlar veriyor en azından ve onların durumunu biraz olsun anlatıyor, bu konuda da takdir edilebilir. ''İlk roman'' karmaşası da çok ilginç, bizim dışımızda neredeyse başka hiçbir ülkede yok (bu da bizim farkımız); ama yine de bunları tartışmak gayet olağan şeyler. Zihnine sağlık. :)
Yasemin okurunun profil resmi
Biz zaten birçok konuda geçmişiyle barışamayan bir ülkeyiz ne yazık ki! Geçmişi olduğu gibi kabul edip önümüze bakmaktansa aynı kısır tartışmaların içerisinde bocalayıp duruyoruz. O yüzden de bir arpa boyu yol gidemiyoruz. Bu arada dram çizgisine ilişkin ders niteliğindeki bilgiler için teşekkürler Üstat.:d Peki, bu romandaki dram çizgisi veya çizgileri neler, biraz açabilir misin?
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.