KÖRLÜK Körlük'te ne kahramanların ne de hikayenin geçtiği şehir ve ülkenin adı belli. Konu itibariyle gündemimiz ile aynı nitelikte bir körlük salgınını anlatılıyor. Kitap, kırmızı ışıkta arabasında bekleyen bir adamı aniden kör olması ile başlıyor. Ardından bu körlük, adamın karşılaştığı diğer kişilere bulaşıyor ve ülkede bir salgın haline geliyor.Yalnız, kitapta anlatılan körlük,hepimizin bildiği gibi karanlık bir körlük değil .Tam tersine bembeyaz bir körlük.Yazar bu beyaz körlüğü,"gözü açık bir şekilde süt denizine dalmak" olarak kurguluyor. İki körlük arasındaki ortak nokta ise, görme duyusunu kaybedilmiş olması.En büyük fark ise, beyaz körlüğün bulaşıcı olması.En iyi göz doktoru bile bu körlük salgınına yakalanıp,doktorun karısının bu salgına yakalanmaması beni biraz düşündürdü.Bu kitapta geçen insanların tek amacı hayatta kalmaktır.Bu kitabı okurken,bir felaketin karşısında kalan insanoğlunun nasıl ilkeleştiğini, hayatta kalabilmek ve açlığa direnebilmek adına vahşedileceğini ve insanı insan yapan, bütün etik değerlerin nasıl kaybolacağını göreceksiniz. Anlatıcı o kadar dürüst ki hiçbir yumuşatma yapmadan yaşananları bizleri anlatıyor. Acımasızca... Kitapta noktalama işaretine dair hiç bir uyarlama yok.Nokta ve virgülden başka. Okumakta zorlanıyorsunuz. Okuması çok zor çok acı verici ve çok garip...Ayrıca filmi de güzel uyarlanmış. Kesinlikle tavsiye ederim. Önce kitap,sonra film. Sizde okuduysanız yorumlarda buluşalım. Hoşçakalın