Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

511 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Siyah Sancağın Gölgesinde
Celaleddin Harzemşah'ın hayatına olan merakım, geçen sene tarih dersinde işlediğimiz Anadolu Selçukluları ile Harzemşahlar devleti arasında yapılan Yassıçemen Savaşı ile başlamıştı. Bu savaş Harzemşahların mağlubiyeti ile sonuçlanmıştı. Diğer taraftan şuan ekranlarda "Bozkır Aslanı Celaleddin" dizisi ile karşımıza çıkan Celaleddin'ini bir diziyle değil de kitapla tanımak istedim. Böylelikle kitap araştırmaları yapmaya başladım. Karşıma ilk Namık Kemal'in Sultan Celaleddin'in hayatını anlatan bir eser çıktı, ancak onun dilini anlamakta güçlük çekebilirim düşüncesiyle, karşıma çıkan bu kitabı günümüze yakın yazıldığı (2020 Eylül'ünde) için almaya karar verdim. Bu tanışma faslı anlatımı çok uzun sürdü kusuruma bakmayın :") Kitabın ilk bölümlerinde Cengiz Han ve Moğol işgali yoğun olarak işlenirken, son bölümlerinde Anadolu Selçukluları Sultanı Alaaddin Keykubad ile Harzem Sultanı Celaleddin Harzemşah'ın ilişkilerine yer verilmiş. Kitapta önemli şahsiyetlerin hayatları ele alınmış, bunlardan bazıları: Sultan Muhammed (Celaleddin'in babası) ve şehzadeler, Halife Nâsır ve Abbasiler, Cengiz Han ve oğulları, Alaadin Keykubad, Eyyubi melikleri, Gürcü komutanları ve kraliçe... Kitabı bir elçinin dilinden özetleyebiliriz: "Sultan Celaleddin cesur ve adil bir sultandır. Korku nedir bilmez. Babasının ve emirlerin yanlış siyaseti üzerine Moğollar, Harzem ülkesini istila etti. Moğolların Hanı Cengiz çok acımasız, barbarlıkta sınır tanımayan birisi. Bu savaşlarda belki milyon insanımız hayatını kaybetti. Şehirler talan edildi. Türkistan'ın incileri Buhara, Semerkant, Gürgenç, Nişabur, Merv, Herat, Belh, Gazne ve daha birçok İslam beldesi yakılıp yıkıldı. Sultânımız, Moğol ordularını birkaç defa yenilgiye uğrattı. Ancak Moğollar karınca sürüleri gibi kalabalık. Sultânın ordusu ise az. Nihayetinde Sultânımız Hind yurduna gitti. Orada bazı İslam emirleri kendisine sahip çıkarken bazıları da savaştı. Daha sonra Irak-ı Acem'e döndü. Kardeşi Gıyaseddin Pirşah'ın adaletsiz yönetiminden bıkmış olan halk ve ümera onu çağırmıştı. Yapılan savaşta kardeşini mağlup etti. Halife Hazretlerine elçi gönderip Moğollar ile mücadelesinde yardım istedi. Ancak Halife onun üzerine ordularını gönderdi. Şimdi ise Moğollara karşı ümmeti birleştirmeye çalışıyor. Sultânımızın bir hedefi ise Gürcü toprakları. İnşallah bu gazada Rabbim zafer ihsan eder. Sultan Celaleddin'in Moğollara karşı husumeti asla bitmez. Tüm ailesini ve ülkesini bu uğurda kaybetti. O istiyor ki tüm İslam âlemi Moğollara karşı bir olsun." Ben de devamında bir şeyler eklersem daha iyi anlaşılacaktır: Bahsedilen İslam beldeleri Moğollar tarafından yağma ve talana maruz kalmış, yakılıp yıkılmış, halk katledilmiş, kadınlara tecavüz edilmiş, savaşabilecek niteliklere sahip olanlar zorla orduya katılmış ve direnenler öldürülmüştür... Tüm bunlar olmadan önce Sultan Muhammed, Cengiz Han'ı savaşa karşı kışkırtmış ve Moğollar Harzemşah topraklarına dadanmıştır. Sultanın orduları Moğollardan fazla olmasına karşın içine bir Moğol korkusu yerleşmiş ve sağlıklı kararlar alamamaya başlamıştır. Harp meclisi toplanmış, savaş hazırlığı istişare sonucunda 200.000 kişilik ordu, şehir ve kalelere dağıtılmıştır. Bu karara Celaleddin ne kadar karşı çıkıp babasına yalvarsa da Sultan onu her defasında kesinkes reddetmiştir. Oysaki oğlunu sever ve onun görüşlerine saygı duyardı, ancak bu Moğol korkusu yüreğindeki tahta kurulmuşken kimse onu kararından döndüremezdi. Celaleddin'in planı, iki ordunun sınır mevkiinde meydan muharebesi yapması idi. Bu muhakkak ki alınacak en isabetli karar olurdu... Fakat babası Moğollardan öylesine korkuyordu ki; sultan kaçıyor, Moğol ordusu kovalıyordu... Sultan gitiği şehirlerde halkı teskin edeceği yerde: "Kaçın kendizi kurtarın, onlara direnmeyin, bizim askerlerimiz onları yenecek kudrete sahip değil!" seslenişleriyle halkı yeise boğuyordu. Bu kovalamaca en nihayetinde bir yerde sona erecekti. Kovalamacanın bittiğ yer Sultan Muhammed'in de sonu oldu. Ve Sultan Mazenderan'daki bir adada ruhunu teslim etti. Bir suikast sonucu değildi bu ölüm, yıllardır Moğollara verdiği mücadele kalbini bitkin düşürmüş ve eceliyle ölmüştü. Öbür dünyaya gitmeden devletine faydalı olacak kararını açıklmayı nihayet verdi: Celaleddin Mengüberti'yi veliaht ilan etti... Bu belki de o zamanlar aldığı tek doğru karardı. Onca insanın ölümüne sebep olmuş ve bir sultana yakışmayacak tavırlar sergilemişti. Ölümünden mutluluk duyacağımı söylemeyeceğim, ama tahtı Celaleddin'in devralmasından büyük bir sevinç duydum. Celaleddin, sultan olduğunda birçok zorlukla karşılaştı fakat bunları kısa sürede alt edererek yıllardır savunma vaziyetindeki devletini taarruza geçirerek Cengiz Han'a meydan okumuştu. Cengiz Han'ın ordularıyla yaptığı savaşlarda galip gelerek halkına moral kaynağı olmuştu. Ancak Cengiz Han ile yapacağı büyük savaştan günler öncesinde Emir'lerinin arasında bir kavga yaşanmış ve ertesi gün Celaleddin ordusunun yarısını kaybetmişti. Celaleddin ile ordusu o gün geldiğinde Cengiz Han'ın karşısındaydı, kaybedeceklerini biliyorlardı... Yiğitçe savaşarak üstün bir başarı gösterdiler fakat savaşın akıbeti bekleneceği üzere hâlâ Moğolların lehineydi. Celaleddin, arkasında bulunan Sind Nehri'ne atlamak zorunda kaldı, bu nehir ile savaş meydanının mesafesi 12 metreyi buluyordu. Moğolların eline düşmesin diye de tüm ailesini nehre attırdı. Celaleddin bu savaşta tüm ailesini kaybetmişti... Cengiz Han, Celaleddin'in 8 yaşındaki oğlu Sencerşah'ı esir etti ve hiç bekletmeden öldürttü. Diğer aile mensupları da nehirde boğularak canlaeını teslim ettiler. Cengiz Han, Celaleddin'in harp meydanındaki mücadelesini ve cesurca nehre atlayışını görmüş ve şu meşhur sözlerini söylemiştir : "Böyle bir oğula sahip olan babaya ne mutlu! Su ve ateş gibi iki bela girdabından kendini kurtarıp sahile vardı. O başımıza büyük işler açacak. Onun karşısında akıllı bir insan nasıl gafil durabilir?" Celaleddin Sind Nehri'ni kendisiyle birlikte aşabilen az sayıdaki askeriyle Hindistan'a giriş yapmıştı. Sağ kalan ordusuyla birkaç yüz kişi olmuşlardı. Hindistan'da racâ denilen küçük yapılanmalar bölgeleri yönetiyordu. Celaleddin, bazı racâları ele geçirerek hatrı sayılır bir alana hakim oldu. Kendisi gibi Müslüman ve Türk olan Hindistan'ın asıl hakimi Delhi Sultanlığı'nın yöneticisi Şemseddin İltutmuş ile ittifak yapmayı planlayan Celaleddin, umduğu sonuca ulaşamamış ve iki yıl burada konaklayarak ordusunu sağlamlaştırmıştır. Bu aradan sonra tekrar kendi topraklarına gitmek üzere harekete geçmiş ve kardeşi Gıyaseddin Pirşah'ın yönetimindeki bölgeleri ele geçirmiştir. Burada halk onu coşkuyla karşılamış, eğlenceler düzenlenmiştir. Celaleddin, tekrar ordularıyla üzerine gelen Moğollara karşı İslam beldelerinin hükümdarlarına mektuplar göndermiş ve ittifak teklifinde bulunmuştur. Başlangıçta her şey güzel ilerlerken Celaleddin'in Ahlat'i kuşatıp zorlu bir mücadele ile alması üzerine ilişkiler bozulmuş, Eyyubiler ile Anadolu Selçukluları ile yaptığı anlaşmalar önemini yitirmiştir. Ahlat; ilim, kültür, edebiyat yuvasıydı. Burada Eyyubiler hüküm sürüyordu. Celaleddin burayı almayı kafasına koymuştu. Amacına ulaşmıştı da... Ancak kuşatma sırasında halk direnmiş ve açlığa karşı savaş vermişti. Celaleddin, burayı fethettiğinde yağmaya karşı her ne kadar dirayetli olmakta ısrar edip şu sözleri sarfetse de: "Şehir halkı zaten fakr-u zaruret içerisinde, açlıkla imtihan olmuş durumda. Ayrıca burası Kubbetü'l İslam olarak bilinen üç önemli şehirden birisi. Diğer şehirler Belh ve Buhara'dır. Oraları Moğol yağmaladı, yakıp yıktı. Biz de burasını mı yakıp yıkalım?" Kuşatmada yorgun düşmüş askerlerin ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyordu... Celaleddin böylece yağmaya engel olamadı ve halkın durumuna katbe kat daha yenileri eklendi. İslam beldelerindeki halk Celaleddin'in bu tutumuna çok öfkelendi, tahmin edileceği üzere... Celaleddin bu olayla Alaaddin Keykubad ile Eyyubi meliklerinin hasmı olmuştu. Anadolu Selçukluları ile Harzemşahlar Erzincan'ın Yassıçemen bölgesinde savaşa tutuştu, Selçuklular galip oldu. Celaleddin böylelikle babasının akıbetini paylaştı, ancak arada mühim bir farkla. Sultan Muhammed'in ordusu Moğollardan her şeyiyle daha üstündü, o kalbindeki Moğol korkusunun esareti altında öldü. Oysa Celaleddin, son ana kadar düşmanla mücadele etti ve dağda eşkiyalara esir düştü. Kendisinin Sultan olduğunu söylemesine rağmen ona inanmayanlar tarafından hançerlenerek öldürüldü. (Silvan Dağları/1231) Şüphesiz bu ölüm şekli, Allah'ın ona Ahlat'ta göz yumduğu zulümün neticesiydi. “Her nefis ölümü tadacaktır, sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut, 57) “O, putperest Moğolların İslam topraklarını işgalini engellemek için elinden geleni yapmıştı. Onun şahsi çabası Moğolları birkaç yıl yavaşlatmıştı. Tüm hayatını mücadeleye adayan Celaleddin, dünyada rahat yüzü görmedi. O, bu uğurda her şeyini kaybetti. Onunla birlikte yirmi yıl öncesinde doğunun en büyük devleti olan Harzem Devleti de tarihe karıştı. Celaleddin Harzemşah'ın ölümüyle birlikte Müslümanlar ile Moğollar arasındaki set yıkılmış, Anadolu, Suriye ve Irak'ın işgalinin kapısı aralanmıştı.” Not bilgi: (Kitapta bulunmuyor.) Celaleddin Harzemşah'ın ölümünün ardından Moğollar ile Anadolu Selçukluları sınır komşusu olmuştur. 1243 yılında kaçınılmaz olan savaş gerçekleşmiştir: Kösedağ Savaşı Savaşı Moğollar kazanmış ve Anadolu'nun içlerine dek ilerlemişlerdir. Selçuklular yıldıktan sonra 2.Beylikler Dönemi başlamıştır. Anadolu'nun yeni hakimi olan Moğollar yerlerinde durur mu, elbette ki batıya doğru bir hareket gerçekleştirmişler ve ilk durakları İran olmuştur. Burada Alamut Kalesi'ni yerle yeksan ederek Batıni faaliyetlerini durdurmuşlardır. Böylelikle Hasan Sabbah'ın "kutlu davası" nı tüm dünyaya duyurma işlemi sona ermiştir. (1256) Moğolların sonraki durağı Bağdat olmuştur, şehrin altını üstüne getirerek nice ilim şehrinde olduğu hibi buradaki en nadide eserleri de yok etmişlerdir. Bağdat'tan sonra Mısır'a hareket etmişler ve o zamanlar Eyyubilere son veren Memlüklülerle yaptıkları Aynıcalud Savaşı'nı kaybetip nihayet bertaraf edilmişlerdir. Memlüklüler böylece "Moğolların batıya ilerleyişini durduran ilk ve tek Türk -İslam devleti" olma şerefine nail olmuştur. “Moğol hadisesi, genel olarak insanlığa, özel olarak İslam'a gelmiş büyük bir beladır. Öyle ki, zamanlar onun gibisini bildirmekten acizdir.” —İzzeddin İbnü'l Esir, El Kamil Fi't Tarih . . . Kitap oldukça akıcı bir üslupla kaleme alınmış. Aksi takdirde bu kadar kalın bir kitabı onca yoğunluğuma rağmen dört günde bitirme imkanım olmazdı. Döneme ilgi duyanlara muhakkak tavsiye ederim. Çok beğenerek okudum, hele ki her bölüm başında o bölümü özetleyen söz, ayet ve hadisler verilmesi ayrıca hoşuma gitti. Tarihin esrarengiz rüzgarlarıyla seyahat etmek başımı döndürdü birazcık. Bu yüzden Bozkır Aslanı Celaleddin'e birkaç gün sonra başlayacağım... Tarihle kalın :)
Celaleddin Harzemşah
Celaleddin HarzemşahMustafa Cankurt · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 202010 okunma
··
596 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.