Seri ,bütün hızıyla ve acımasızlığıyla devam ediyor.
Öncelikle yazarın çok acımasız olduğunu vurgulamalıyım. Hikayeyi sona götürürken elindekileri harcamaktan ,karakterlerin, kılıçların, kalelerin ölmesinden hiç çekinmiyor.
Karakterleri okudukça farklı katmanlarını görüyor kimine daha çok acıyor ,kimine daha çok kızıyorsunuz. Bu kitapta asıl öğrendiğim savaşın kılıçlarla kazanılmadığı. Savaş, sözlerle, altınlarla, kalelerle ,vaatlerle kazanılıyor. Asıl savaş meydanlarda değil, habersizce arkadan çevirilen dolaplarla kazanılıyor.
Bu seriyi ve de aynı şekilde okuduklarınıza karşı hazırlıklı olmanızı bolca tavsiye ediyorum.
----DİKKAT, SPOİLER İÇERİR----
Robb Stark... Daha önce dizisi zamanında aldığım duyumlardan onun hayatta kalmayacağını anlamıştım. Ama böyle kahpe bir sonu, Kırmızı Düğün'ü hiç hak etmedi. Yazar herkese karşı acımasız bu şüphesiz; ancak Starklara karşı tutumu beni üzüyor. Serçeparmak'ın dediği gibi nihayetinde bu bir taht oyunu fakat onların o çok sevdikleri onurlarına uygun şekilde ölmelerini tercih ederdim. Üstüne üstlük yaşayanlar da yollarını ziyadesiyle kaybetmiş halde. Kitapta en çok sinirlendiğim ve üzüldüğüm anlardan biri Arya Stark ile annesinin birbirlerine çok yakınken bir anda aralarına farklı dünyalar girmesi oldu. Sonlara doğru karakterler kendilerini, kimliklerini -kısmen de olsa - bulmaya başladılar. Sansa'nın deyimiyle şarkıları şimdi başlıyor.
Kitap ve karakterler adına çok doluyum ve konuşacak çok şey var doğrusu ama şimdilik bununla yetineceğim.