Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Karamsar Tarih Anlayışı ve Ahir Zaman Alametleri
Zira Tevhid, uğrunda, bu dünya hayatında hiçbir sorumluluk üstlenmeden, hiçbir risk almadan, hiçbir sıkıntıya göğüs germeden, kısacası gereken ödevler yapılmaksızın başarılı olunabilecek bir imtihan değildir. Bu ödevlerin başında tarihte olan bitenlere müdahale ederek, zamanın akışının Allah'ın iradesi istikametinde seyretmesini sağlamak gelmektedir. Bu perspektifin zorunlu bir sonucu olarak şunu da belirtmek gerekir ki, geçmişte ve günümüzde Müslümanlar arasında yaygın olan “Karamsar Tarih Anlayışı” (ahir zaman alametleri!) kadar Tevhid inancına aykırı bir şey olamaz. Kur'an'a dayandırılması mümkün olmadığı için çok sayıdaki çürük hadis rivayetiyle temellendirilmeye çalışılmış olan bu karamsar tarih anlayışı, tarihi Tevhid ışığında değiştirmekten ümidini kesenlerin, tarihi değiştirmek yerine Tevhid'i çarpıtarak değiştirme teşebbüsü olarak görülmelidir. Bu çarpık tarih perspektifini meşrulaştırmak için başvurulan rivayet malzemesinin, teknik olarak kabulünü imkânsız kılan problemleri bünyesinde barındırması, Hz. Peygamber'in tebliğiyle mükellef olduğu Kur'an-ı Kerim'e taban tabana zıt düşmesi sebebiyle, bu karamsar ve sürekli kötüye giden pesimist-determinist tarih anlayışına artık son verilmesi zamanı gelmiştir. Aksi takdirde bu çarpık anlayışın sürdürülmesi, açıkça Tevhid'in tarihe müdahale gücünün sona erdiği anlaminda “Tarihin sonu" demek olacaktır. Artık bu çerçevede, Tarihe yön verici bir ilham ve güç kaynağı olarak Tevhid'i bırakıp, olağanüstü güçlerle mücehhez kurtarıcılar -Mehdi ve Mesih, beklemenin kolaycılığına ve rahatlığına kendilerini teslim eden Müslümanların bu durumlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiği de kolaylıkla anlaşılacaktır. Sadece şu kadarını söyleyelim ki, geçmişte ve günümüzde pek çok aklı başında ilim ve fikir adamı bu tür inançların, yabancı din ve kültürlerden bünyemize sirayet ettiğini, bu yaklaşımın Kur'an açısından tasvip edilmesinin mümkün olmadığını, konuyla ilgili rivayetlerin sıhhat ve delalet açısından kesinlik ifade etmesinin söz konusu olmadığını dile getirmişlerdir. Buna rağmen Kur'an'a ve Tevhid ilkesine uygunluğu son derece tartışmalı bu gibi inançların peşinden gitmenin, Tevhid'i anlamamak, onun gücünü takdir edememek, Müslüman(lar)ın Rahman'ın kulları olarak tarihe müdahil olma konusundaki iddialarından vazgeçtiklerini ilan etmek ve yeryüzünde -Mehdi ve Mesih gelinceye kadar- Şeytani şer güçlerin egemenliğine boyun eğip, onlara teslim olmak anlamına geldiğini burada hatırlatmak bir zorunluluktur.
Sayfa 73-75
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.