Baba acısından bir yıl sonra daha büyük bir hasret ve acı saplanıyor başrolümüz Kara Mehmet ve kız kardeşi Zeynep'in yüreğine. Ana acısıyla da hem öksüz hem yetim oluyorlar. Mehmet tüm bu acılara rağmen büyük hayal dünyası olan ve günlerdir annesini bekleyen kız kardeşine analık-babalık yapıyor.
Doktor olup köyüne hizmet verebilmek, köylülerin onlara yaptığı iyilikleri karşılıksız bırakmamak için daha iyi bir eğitim almaya karar veren Kara Mehmet, kız kardeşiyle birlikte dayılarının yanına İstanbul'a giderler. Ancak yengelerinin ağır laflarına ve nefret dolu bakışlarına katlanamayan kardeşler, onların iyi ahlakını görüp onları evlatlık edinen Selim ile Safiye çiftiyle yaşamaya başlarlar.
Gün gelir Selim başarılı bir şekilde okulunu bitirir. Ancak o zamanlar, günün birinde ilkokul öğretmeninin kızı Serpil'le evleneceğini; Serpil'in bir öğretmen, kendisininse bir doktor olacağını, birlikte köye gideceklerini, komşularına, tanıdıklarına ve civar köylere birlikte hizmet edeceklerini elbette bilemezdi...
Biz bu öyküyü okurken gün geliyor onların kaderlerine yazılan kederlerle ağlıyoruz, gün geliyor bir çiçek bahçesi kadar iyi yürekli büyüklerinin, şefkatli komşularının ve yatıştırıcı arkadaşlarının iyilikleriyle yüzümüzde güller açtırıyoruz.