Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

188 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Gerçek Pişmanlık Adaletle Eş Midir?
ADALET HER ZAMAN MUTLULUK GETİRİR Mİ? #SPOİLER# Bir hastalıktan yeni çıkmış 15 yaşında bir çocuk ve 35 yaşlarında güzel bir kadın. Hikaye bu iki kişi arasında, Michael ile Hanna arasında başlıyor. Kitapların eşlik ettiği ve Michael’ın dilinden çıkan sözcüklerin sürüklediği uzun yolculuklara çıkılan bir aşk. Hayatında kimsesi olmayan ve bir genç çocuğa aşık bir kadın, kendisinden utanılırsa ne yapar? Gider. Ve Hanna da Michael’dan uzaklaşıyor, izini kaybettiriyor. Kader bu iki kişiyi tekrar bir araya getiriyor. Ama nerede? Bir mahkemede. Savaş sırasında kilisede çıkan bir yangın ve kapıların gardiyanlar tarafından açılmaması yüzünden ölen yüzlerce esir. 6 gardiyan tarafından ayıklanıp Auschwitz’e ölüme yollanan 60 esir. Suçlamalar bunlar ve suçlananlardan biri de Hanna. Michael da davayı izleyen bir hukuk öğrencisi. Evet Hanna bir Nazidir. Belki de bunu duyduğunuzda siz de idam etmek isteyeceksiniz Hanna’yı. Hanna da soruyor zaten hakime, aslında bize: “Siz olsanız ne yapardınız?”. Diğer sanıklar gibi inkar etmiyor o. Ayıklama işlemi hakkında “Yeni esirler geliyordu ve eskilerin yeni gelenlere yer açmaları gerekiyordu” diyerek kabulleniyor. Ya da kilisenin kapılarının açılmaması na ilişkin olarak “Öylece durup kaçmalarına izin veremezdik ki! Sorumluluk taşıyorduk... Demek istediğim, o zamana dek onları biz denetlemiştik; kampta, yürüyüş sırasında; görevimiz onları denetim altında tutmaktı, kaçmalarını engellemekti.”. “Siz olsanız ne yapardınız” İşte böyle düz bir kadın aslında Hanna. Ona ne denilirse görev, sorumluluk diye tamamen yerine getirmeye çalışan bir suçlu. Bu yazdıklarımdan sonra sanırım Hanna’yı idam sehpasına götürdük. Ancak sadece onu mu? Kendisin doldurduğu iddia edilen bir rapora göre sadece o mu sorumlu? Peki ya diğer sanıklar? Ya Hanna okuma yazma bilmiyorsa ve diğer sanıklar onun üzerinden kendilerini aklamaya çalışıyorsa? Hanna’ya hadi söyle diyoruz önüne kağıt geldiğinde, okuma yazma bilmediğini söyle. Ama hayır, Hanna bunu söyleyemez. Çünkü en büyük utancı ve saklamak istediği şey bu. Bir cani olarak görülme pahasına bu utancını saklıyor Hanna ve suçu tek başına üstleniyor. Zaten o utanç onu buraya getirmedi mi? Siemens’ten ayrılıp niye SS’e katıldı, niye Michael’den kaçarken işten ayrıldı? Çünkü terfi ettirilmek istendiğinde bu utancı ortaya çıkacaktı. Peki ya siz onun okuma yazma bilmediğini bilseniz söyler miydiniz? Michael da bu ikilemde kalıyor. Ona ihanet etmiş olmanın vicdan azabı ile Hanna’yı suçlaması arasında kalmış bir Michael. Söyler mi sizce? Kimse söylemiyor. Ne Hanna ne Michael. Ve adalet yerini buluyor mu? Hanna müebbet hapis cezası aldı, peki diğer sanıklar da aynı cezayı mı aldı? Hayır. Hanna hapishaneye gitti ama Michael Hanna’yı unutamadı, kitapları yine ona okuyor, kasede kaydedip ona gönderiyor. Bir süre sonra çocuk yazısı gibi yazılarla Hanna’dan cevaplar geliyor. Evet, o utancından kurtuldu artık Hanna. Okuma yazma öğrenmiş. Okumaya başladığı kitaplar nedir sizce? Toplama kampları üzerine kitaplar okuyor, her gece o ölülerle hesaplaşıyor. Kendisinin kimse tarafından anlamaya çalışılmadığını, Mahkemede de bu yüzden hesaplaşılamayacağını ve sadece ölülerin onunla hesaplayabileceğini düşünüyor Hanna. Belli ki bu hesaplaşmadan kendisini idam sehpasına gönderiyor Hanna. Tahliye olmadan bir gece önce kendini asıyor. Şimdi adalet yerine geldiğinde tamamen mutlu oluyor muyuz?
Okuyucu
Okuyucu
Bernhard Schlink
Bernhard Schlink
Okuyucu
OkuyucuBernhard Schlink · İletişim Yayıncılık · 20143,220 okunma
·
301 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.