Hayatımızı paylaştığımız insanları gerçekten tanıyor muyuz? İç dünyalarında neler var ve ne kadar ileri gidebilirler hiç bir fikrimiz var mı? Tabi bu soruların aynısı bizler içinde geçerli. Kendimize sakladığımız duygu ve düşüncelerimiz ile baş başa kaldığımızda nasıl bir varlığa dönüşüyoruz? Adalet anlayışımız sadece kendimize mi yoksa herkes için aynı tutumu sergileyebiliyor muyuz? İnsan ne kadar da karmaşık bir varlık. Gerçekten de öyleyiz. Yanlış anlaşılmasın! Göründüğü gibi olan insanlarda şükürler olsun ki var. Empati yapan, hoşgörü ve sevgi ile bakan sayısız insan olduğu gibi her konuda kendini üstün gören, her şeye hakkı olduğunu savunanlarda var ne yazık ki :( Tıpkı kitabımızın kahramanları Jeanie ve Glen Taylor gibi. Eser iki zaman diliminde ilerliyor. Evli Jeanie geçmiş zamanda, Dul Jeanie ise şimdi ki zaman diliminde kendini ve olayları anlatıyor. Mutlu evliliklerinde tek eksikleri Jeanie göre bir çocuk. Glen ise görünüşte bu duruma üzülen ve karısı adına endişelen bir eş. Gerçek ise bambaşka... Küçük bir kız çocuğu oyun oynadığı evinin bahçesinden kayıp olur. Bütün çevre ve basın bu olayın üzerine atlar. Jeanie ise kapısını çalan dedektiflere karşı önyargılıdır. Zira suçlanan ve basında adı 'Canavar' diye anılan çok sevdiği kocasından başkası değildir. Gerçekler ile mücadelesi ise Glen öldükten sonra başlar. Spoi vermemek adına kitabın konusunu daha fazla uzatmayayım :) Eser de suçlunun kim olduğu en başından itibaren belli olmasına rağmen, yazar konuyu, karakter analizlerini okuru en son sayfasına kadar merakta bırakarak noktalıyor. Psikolojik gerilim olan kitabı beğendim. Eğer sizde 'Trendeki Kız' adlı eseri beğendiyseniz bu kitabı da okumanızı tavsiye ederim...

DulFiona Barton · Pegasus · 2016299 okunma

·

743 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.