Bir insan iç seslerine ayrı ayrı karakterler yükleyip o karakterleri aynı romanda buluşturup, genel akışı da bu eşsiz monologlardan oluşturur mu? oluşturur. Böyle bir teknik için de bir o kadar değerli altyapı gerekir. Woolf'te bunu fark edeceksiniz her karakter geçişinde...
Virginia Woolf bu başyapıtıyla karakterlerin monologlarının yanında zaman ve ölüm konularını muazzam şekilde ele almış. Bu noktada kendi iç sesinizi dinliyormuşsunuz gibi hissedeceksiniz. Zaman ve ölüm konularını İngiltere'deki saat kulesi çanının her vuruşuyla ilişkilendirerek bunu karakterlerin hayata bakış açısına göre modellemiş olması muazzam bir detay.
İçerik analizinin yanında anlam analizi de yapmak gerekir bu kitap için. Keza Woolf bu anlatımları bir anlam çerçevesinde yapmakta ve hayattaki seçimlerimizle neleri kaybettiğimizi, ne kazanmak istenirken ne elde edilmiş olunduğunu, bir sapakta tercih edilen yolun insanı nereye götürdüğünü zaman ve ölüm eğrisi içinde şekillendirmekte, doğru ya da yanlış tercihten çok, çıkılan yolun manasına atıfta bulunmakta.
Woolf'ün, kitabın karakterleri üzerinden depresif dünyasının izlerini de bulmak mümkün. Bu kitabı yirmili yaşlarımın başındayken okusaydım hayata bakış açımı oldukça değiştirebilirdi. Keza benim için de şu ceplerine taş koyma durumu o dönemde kurtuluş reçetesi olabilirdi. Bugün ise içerik ve anlam analizini ufaktan anlatırken, Woolf'ün ömrü boyunca süren trajedik iradesinin önünde saygı ile eğiliyorum. Keyifli okumalar.