Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

103 syf.
8/10 puan verdi
·
20 saatte okudu
İNSANOĞLU, MICROMÉGAS VE VOLTAIRE
"Neden böbürlenir ki insanoğlu? Dünyaya çıplak geldiği için mi, Ömrünün kısalığından mı, Güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?" (Puşkin, Seviyordum Sizi, s. 31) 18. yüzyıl ünlü Fransız düşünürü ve yazarı Voltaire, yaşamı boyunca deneyimlediği duygu ve düşüncelerini yazınsal alana da taşımıştır. Şiir ve tragedya yazarı ünlü düşünür, yaşadığı kimi olaylar ve karşılaştığı insanlarca etkilenmiştir. Kendine özgü üslubu ve felsefi yaklaşımıyla, yaşadığı devre ve topluma getirdiği eleştiri çağdaşlarını olduğu kadar kendinden sonraki düşünürleri de etkisi altına almıştır. Voltaire’in Micromégas adlı felsefi hikâyesi 18. yüzyıl Fransa’sındaki felsefe ve bilim çatışmasını konu edinmektedir. Yüzyılın bilim adamlarının, elde ettikleri bilimsel verileri kesin geçerli ilkeler olarak değerlendirmeleri ve tartışma kabul etmez yaklaşımları, düşünürün görelilik yaklaşımı çerçevesinde eleştirilmiştir. Katı bilimsel verilerin karşısına felsefi sorgulamaları koyan Voltaire, devrinin gerçekliğinin, gelecek yüzyılların yanılgısı olabileceğini işaret etmektedir. Voltaire, kelimenin modern karşılığı itibari ile sıradan bir filozof olmanın ötesindedir. Ünlü düşünür aynı zamanda yetkin bir yazın insanıdır. Şiirler kaleme alan ve tiyatro oyunları sahneye koyan düşünür, felsefi yaklaşımı ile de farklı düşünürler üzerinde etkisini hissettirir. Leibniz, Malebranche ve Descartes gibi kabul görmüş filozoflar için eleştirel yazılar kaleme alır. Bununla birlikte boş ve faydasız felsefi sorgulamanın panzehiri olarak doğa bilimi anlayışının sıkı bir savunucusudur. Bilim ve felsefe arasındaki bu ayrımı netleştirmede ve özellikle bağnazlık ve batıl inanca karşı yürütülen mücadelede Voltaire, modern felsefede takip edilen kimi yöntemleri öncelemiştir.* Voltaire felsefi hikâyenin babası addedilmesine rağmen, yapıtlarını tanımlamak için bu ismi hiçbir zaman kullanmamıştır. Voltaire’in mucidi olduğu kabul edilen felsefi hikâye, Batı kültür geleneğinde yer alan parabole anlatı biçeminin toplumsal ve felsefi sorgulamalar için kullanılmasıdır. Parabole anlatılar genellikle kısa, alegorik ve veciz bir söyleme sahiptir. Aynı zamanda kutsal metinlerdeki öğreti ve dersleri açıklayabilmek için kullanılmş bir anlatı türüdür. Okuyucu, okuma edimi boyunca anlatıda gizlenen alegorik anlam üzerine yoğunlaşır. Micromégas'nın Gulliver'in Gezileri'yle de benzerlik gösterdiği açıktır. Voltaire konuyu ve ''eskizleri'' bu kitaptan ilham alarak yazar. Voltaire 1727 civarında, tam da Gulliver'in Gezileri'nin yayımlandığı tarihte, Jonathan Swift'le tanışır. ''Bir süre için Parsons Green'de Peterborough'nun misafiri olmuş; İngiltere'ye son ziyaretini 1727 yılında gerçekleştiren, Gulliver adlı eseri daha yeni yayımlanmış olan Swift'le burada tanışmıştı,'' der Francis Espinasse. Bu tanışıklıktan sonra kitabı okur, hem kitabı hem de yazarını sever ve Voltaire, zaman kaybetmeden bu “eğlenceli, çok ilginç, hayal dolu, üslubu çok hafif” kitabı Fransızcaya çevirir. Micromégas’nın orijinal baskısı 1752 Mart ayında yayımlanmıştır. Berlin’de 1750 tarihli bir baskısı olmakla birlikte, 1752 Mart ayından önce bu hikâyeye dair hiçbir iz bulunmamaktadır. Bu sebeple ilgili baskının yanlış tarihlendirildiği düşünülmektedir. Voltaire’in 1752 Haziran ayında Bibliothèque Impartiale editörüne gönderdiği mektupta, eserlerini “eğlendirici kadim hikâye” olarak nitelemesi bu iddiayı desteklemektedir. Bununla birlikte 1739 Haziran ayında Voltaire, Prusya Kralı II. Fredéric’e ''La relation de voyage… de M. Le baron de Gangan adlı'' hikayeyi gönderir. Kralın 7 Temmuz'da yazdığı cevapta anlatı kahramanı Gangan için “voyageur céleste” (olağanüstü gezgin) der. Burada “céleste” sıfatının olağanüstü, sıra dışı anlamlarının yanı sıra göğe değin, gökle ilgili anlamları da değerlendirilecek olunursa; söz konusu hikâyenin, Sirius yıldızından Micromégas ve Satürn gezegeni, anlatı kişileri ile arasındaki anlamsal ilişki rahatlıkla kurulabilecektir. Mektubun devamındaki, “bu olağanüstü gezgin insanların büyük diye nitelendirmeye alışageldikleri ölçüyü (göreceliği) değiştirmektedir” ifadesi ise Micromégas’nın bugün kayıp olan Le voyage de Gangan (Gangan'ın seyahati) adlı küçük denemenin yeniden ele alınıp farklı konularla yenilenmiş son hali olduğu yargısına varılabilir. Micromégas, Sirius yıldızının etrafında dönen gezegenlerin birinde yaşayan bir adamdır. ''Başından ayakucuna kadar yüz yürmi bin kral ayağı gelen yirmi dört bin adım boyundadır'' ve oldukça büyük ve geniştir. Voltaire onun hakkında ''Zekâsının gücüyle Öklit'in önermelerinden ellisini çözdüğünde daha iki yüz elli yaşında bile değildi. Bu, kız kardeşinin demesine göre, eğlence olsun diye otuz iki önermeyi çözen ve o zamandan beri oldukça sıradan bir geometrici ve çok kötü bir metafizikçi kabul edilen Blaise Pascal'ın çözdüğü önermelerin 18 fazlasıydı,''¹ der. Voltaire'in Blaise Pascal ve Leibniz'i sevmemesinin nedeni, hem kendisinin bilim tutkusu olması hem de sıkı bir Newton yanlısı olmasıydı. Hatta Voltaire bilim azmini koruyabilseydi, onun bilimsel buluşlara imza atabileceğini düşünüyorlardı. Sadece burada da değil, kitabın devamında, Peder Castel'i yererken de Newtoncılığını konuşturur Voltaire. ''Genel fizikle beraber kimya da Cirey'de bulunan Voltaire'i meşgul etmekteydi. Felsefi araç gereçlerle dolu bir galerinin yanı sıra imbikler ve krözelerin bulunduğu bir laboratuvarı da vardı.''² ''Bilimsel otoriteler genel itibarıyla Voltaire'in neredeyse Priestley'nin gerçekleştirdiği oksijenin keşfini önceden tahmin edebileceği kanısındadır; çünkü Voltaire'in varmış olduğu sonuç, soğumakta olan demirin ağırlığının artmasının sebebinin havada bulunan bir şeyi absorbe ediyor olmasıdır. Bu durumu şu sözlerle anlatmıştır: 'Ağırlık artışının havadaki bir maddeden kaynaklanması son derece olasıdır.'' (Francis Espinasse, Voltaire, s. 74) Newton felsefesi üzerine Voltaire çok düşünmüş, hatta onun hakkında ''The Elements of Sir Isaac Newton's Philosophy'' adlı bir yazı bile yazmıştı. Voltaire İngiltere'ye gittiğindeyse Newton ölüm döşeğindeydi ve tarih 20 Mart 1721'i gösterdiğinde vefat etti. Fakat Voltaire, Newton'ın güzel ve yetenekli yeğeni Bayan Conduitt'e ulaşıp onunla tanışmıştı; kadından elma ve yerçekimi hikâyesini öğrenmişti. Ayrıca Newton'ın elma hikâyesini ilk kez yazılı olarak aktaran da Voltaire olmuştur. Bir Newton fanatiği olan Samuel Clarke'la da sohbet etmiş, bir bilim insanı ve filozof olarak, Newton'ın görüşlerini oldukça doğru bulmuştu. Şu an hâlâ Newton'ın formüllerini ve fizik yasalarını kullandığımızı düşünecek olursak ve ne kadar önemli bir bilim insanı olduğunu kavrarsak, o dönemde Newton'ın görüşlerini Voltaire'in doğru bulması takdir edilesi. Bu nedenlerden dolayı da Leibniz'i, Pascal'ı hor görür, Descartes'ın görüşlerini Newton çok kolay bir şekilde yerle bir ettiği için onu da sevmezdi. Fakat şu dönemde biliyoruz ki modern bilimin oluşmasında Descartes'ın da, Newton'ın da çok büyük payı var. Ayrıca, Leibniz'in de büyük bir matematikçi olduğunu da belirtmek lazım; çünkü Newton ve Leibniz kalkülüsü bulmuşlardır. Kalkülüs, limit, türev, integral, fonksiyonlar, diziler gibi konuları barındırır ve trigonometri, analitik geometri gibi konuların da gelişmesine önayak olur. Matematik de kalkülüsle birlikte oldukça gelişmiştir. Bu nedenle bilim de gelişmiştir. Dolayısıyla bu iki değerli insan da matematiğe ve diğer birçok konuya katkı sağlamıştır. Micromégas'nın devamında Voltaire, o gezegenin insanlarından bahsederken, ''Ülkesinin, olur olmaz şeylerden hır çıkarmaktan hoşlanan cahil mi cahil nüfusu, Micromégas'nın kitabında kuşkulu, yakışıksız, atak, aykırı düşünceler ve dinin temel ilkelerine ters düşen noktalar bularak kovuşturma açtı,''³ der. Burada şüphesiz ki Voltaire, kendi halkına laf eder; çünkü Voltaire kitapları yüzünden birçok kez yanlış anlanmış ve sürgüne gönderilmiştir. Halk, onun kitaplarına, ''olur olmaz şeyler'' yüklemiş ve onu aşağılamıştır. Voltaire de burada Micromégas üzerinden kendi halkına yakınmış ve kızmış. Micromégas da daha sonra, tıpkı Voltaire gibi, yazdığı kitaplardan dolayı sürgüne gönderilir. Micromégas gezegenler arasında seyahat ediyor ama nasıl gezdiği belirtilmiyor. Bir araçla mı, Hulk gibi zıplayarak mı yoksa başka türlü mü seyahat ediyor, bu belli değil. Seyahatlerinin birinde Micromégas, Satürn gezegenine gidiyor ve bir Satürnlüyle karşılaşıyor. ''Yetmiş iki duyumuz, gezegenimizin etrafındaki halkamız ve beş ayımızla kendimizi çok kısıtlanmış hissediyoruz, bütün merakımıza ve yetmiş iki duyumuzdan kaynaklanan çok sayıdaki tutkumuza karşın her zaman sıkılıyoruz,''⁴ der Satürnlü. Bununla ve daha birçok diyalogla Voltaire, insanların ve diğer varlıkların, hiçbir zaman halinden memnun olmadığını, her zaman yakındığını vurgular. Devamında da ''Gerçek ihtiyaçlarından daha fazlasını arzulamayan, ihtiyaçlarının tamamının karşılandığını düşünen bir kişiyle bile karşılaşmadım,'' der. Ayrıca varlıkların, ister Satürnlü gibi yetmiş iki duyusu olsun, ister Micromégas gibi bin duyusu olsun, isterse insanlar gibi beş duyusu olsun, hiçbir zaman kendisini tamamen açıklayamayacağını, her zaman eksik hissedeceğini açıklar. Micromégas ve Satürnlü, birlikte seyahat etmeye giderler. Birkaç yerden kovulduktan sonra, ''küçük bir ışık olan''⁵ Dünya'yı görürler. Dünya'ya geldiklerindeyse, insanlar o kadar küçük ve Dünya o kadar biçimsizdir ki, hayrete düşerler. ''Bu yabancılar Dünya'nın çevresini otuz altı saatte dolaşabilirler'' ve ''Adı Akdeniz olan, onlar için hemen hemen fark edilmesi olanaksız şu küçük su birikintisi ile bizim köstebek yuvarmızı çevreleyen, adı Büyük Okyanus olan öteki göleti gördükten sonra''⁶ başlangıç noktalarına dönerler. Satürnlü yanlışlıkla cebinden ''yüz altmış ayak çapında'' bir elmas düşürür ve böylece kıpırdayan, oldukça küçük varlıklar olduğunu keşfederler. Bu varlıklar aslında balinalar ve gemilerdir. İnsanları zar zor gözlemleyebilirler, o kadar küçüklerdir ki! Micromégas da başta bu canlıların konuşabileceğine ihtimal vermez. Devamında Voltaire, çok güzel bir savaş iğnelemesi yapar. Hiciv ustası kendini gösterir. ''Kimsenin özsaygısını sarsmak istemem ama burada, büyük adamları bir an için benimle beraber düşünmeye çağırmak zorunda olduğumu hissediyorum. Beş ayaklık boyuyla insanın yerküre üzerinde tuttuğu yer, boyu yaklaşık olarak bir parmağın altı yüz binde biri kadar olan bir hayvanın, çevresi on ayak gelen bir küre üzerinde tuttuğu yer kadardır. Dünyayı ellerinde tutabilen ve organlarının orantısı bizimkiyle aynı olan bir madde biçimi tasavvur ediniz, üstelik bu maddeden pekâlâ çok sayıda bulunabilir. Bu durumda, daha sonra kaybetmek zorunda kalacağınız iki köy kazanmak için girdiğimiz şu savaşlar hakkında bu varlıkların ne düşüneceklerini lütfen bir düşünün,''⁷ der Voltaire. Kitabın devamında da ''Mesele sadece, bu toprakların Sultan denen bir adamın mı, yoksa bilmem neden Çar denen adamın mı olacağından ibaret. Bunlardan ne biri ne diğeri kavga konusu toprağı ömründe ne görmüştür ne de görecektir,''⁸ der. Voltaire burada ''insanların savaşı'' iğnelemesi yapar. İnsan gerçekten de evrende küçücük bir yer kaplayan bir gezegende, küçücük bir yer için savaşır. Voltaire'in deyimiyle, ''ileride kaybedecekleri iki köy'' için birçok insan ölür, birçok insan yaralanır, birçok insan kardeşini, abisini veya eşini kaybedeceği ihtimalini göze alarak onu savaşa gönderir. Savaşın etki alanı büyüktür. Voltaire de bu durumu, insanların ve ''hükümdarların açgözlülüğü'' üzerinden yerer. Gerçekten de tüm bunlar iki karış toprak için oluyordur! Micromégas'yla ve genel olarak evrenle karşılaştırıldığında bütün bunlar nedir ki? Bu tıpkı insanların hayatının sonsuzluğa nispeten bir hiç, ''okyanusta küçük bir damla'' olmasına benzer. Ayrıca Voltaire'in savaşlardan nefret etmesinin sebebi, küçükken ülkesinin oldukça çok savaşa girmesiydi. 1708 yılının dolaylarında Fransa, her türden felaketle boğuşmaktaydı. Fransa'nın Oudenaarde'daki zaferinin ardından (11 Temmuz 1708) Marlborough ve Eugene, Lille'i ele geçirmişti. Lille'in düşüşü (23 Ekim) müttefiklere Paris'e giden yolu açmış gibi görünmekteydi. Yetişkin bir adam olduğunda Voltaire, o döneme ait çocukluk anılarını anımsayarak bu haberler karşısında dehşete kapıldığını ifade edecekti. Bu ''dehşetler'' de Voltaire'de bir savaş nefreti oluşturmuştu. Ayrıca Voltaire, hem bu öyküsünde hem de kitaptaki diğer öykülerde açıkça görüldüğü gibi, cinsel esprileri seven biridir. Bu da Voltaire'in bir oyun yazarı olduğunu kanıtlar. Satürnlü ''böylesi varlıkların fikir sahibi olabileceğine inanmaz''⁹ ama yine de insanlar, bu büyük varlıkları oldukça etkiler. Micromégas öyküsü varlıkların boyutunun, fizyolojik farklılıkların ve duyuların bir önemi olmadığını, önemli olanın ''akıl, bilgi ve ruh'' olduğunu vurgular. Küçücük bir gezegende yaşayan küçücük insanların savaşmasının ve böbürlenmesinin hiçbir nedeni yoktur; ikisi de mantıklı değildir. Siriuslunun ve Satürnlünün de ruhu ve diğer şeyleri insanlara sormalarının nedeni budur. İki yabancı da küçücük, kusurlu varlıkların bu kadar akıllı olabileceklerine şaşırır. Sanki düzensiz ve sorunlu olan insanlarmış gibi algılarlar. Daha sonra, insanları ''anlamaya çalıştıklarında'', zekânın ve bilginin ne kadar göreceli, değerli bir kavram olduğunun farkına varırlar. Kitaptaki ikinci öykü ''Scarmentado'nun Seyahatlerinin Öyküsü''nde Voltaire, oldukça ironik bir dilde dünyada hiçbir yerin tekin olmayacağını, doğru düzgün ''adalet'' olan yer bulunmadığını okuyucularına aktarmaya çalışır. Kahramanımız Roma'da, Çin'de, İran'da, Türkiye'de, İspanya'da, Afrika'da ve daha nice yerde bir nevi ''hayata tutunmaya'' çalışır. İnsanların totaliterliğini, yolsuzluğunu ve adalet anlayışlarını birinci elden öğrenir. Öykünün son cümleleri de öyküyü özetler niteliktedir: ''Yeryüzünde iyi, güzel, hayran olunacak ne varsa gördüm, bundan böyle evimden barkımdan başka bir yere gitmemeye karar verdim. Kendi memleketimde evlendim, boynuzlandım ve bunun hayattaki en iyi durum olduğunu anladım.''¹⁰ ''Memnon ya da İnsanın Bilgeliği'' öyküsünde Voltaire, insanların bir şeyi düşünürken o düşünceye direk kendini vermesindense düşünceyi enine boyuna düşünüp ona göre hareket etmesini öğütlemiştir. Ayrıca ''Ne oldum?'' sorusundansa ''Ne olacağım, nereye doğru gitmeliyim ve ne yapmalıyım?'' sorularını sormamızı önermiştir. ''Platon'un Düşü'' öyküsü de Voltaire'in ''dünyaya eleştiri'' basamaklarından biri. Bunu, tıpkı Micromégas gibi, farklı yönlerden ele almış. Son öykü olan ''Akla Kara'' öyküsüyse Voltaire'in oldukça kaliteli öykülerinden. Bu öyküde Voltaire, fizikte de çok önemli bir yer tutan ''Zaman nedir?'' sorusunun cevabını, hayallerle bezeyerek açıklamış. Aşkı uğruna mecnun olan Rustan üzerinden düşüncelerini ve ''akla karayı seçmeyi'' okuyucuları aktaran Voltaire, felsefesini de oldukça iyi yansıtmış. Gerçeklik algısını farklılaştırabilecek olgular olabileceğini öne süren Voltaire, farklı şeyler çıkarılabilecek bir öykü yazmış. ''Zamanın, çapı sonsuz olan bir çark üzerinde dönmekte olduğunu düşününüz. Sonsuz büyüklükteki bu çarkın altında birbirlerinin içine geçmiş çeşitli büyüklüklerde sayısız çark bulunmaktadır, merkezdeki çark gözle görülemeyecek kadar küçüktür ve büyük çark bir tur dönene kadar sonsuz sayıda tur atar. Dünyanın başlangıcından sonuna kadarki bütün olayların birbirinin ardı sıra bir saniyenin yüz binde birinden daha az zamanda meydana gelebileceği açıktır ve denebilir ki, olaylar da böyledir.'' (s. 102 - 103) Faydam dokunduysa ne mutlu bana, keyifli ve verimli okumalar. KAYNAKÇA: *dergipark.org.tr/tr/pub/humanita... ¹(s. 11) ²(Francis Espinasse, Voltaire, s. 73) ³(s. 11) ⁴(s. 15) ⁵(s. 21) ⁶(s. 23) ⁷(s. 28) ⁸(s. 36) ⁹(s. 30) ¹⁰(s. 57)
Micromegas
MicromegasVoltaire · Alfa Yayıncılık · 2015422 okunma
··
1.959 görüntüleme
şeeri okurunun profil resmi
İncelemeni kaydettim ve daha sonra okuyacağım,yine uzuun uzuun yazmışsın kalemine sağlık :)
Fëanor okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, olabildiğince verim sağlasın istedim. Şimdiden keyifli okumalar! :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.