Gönderi

İslam Şeriatında Tecavüzün Hükmü
(...) Maliki hukukçular diğer hukukçulardan ayrı bir yaklaşım sergileyerek ırza geçme amacıyla kadının kaçırılmasını "hirabe" yani eşkıyalık suçu kapsamında görürler. Çünkü zorla ırza geçme, malı zorla ele geçirmekten daha çirkin bir harekettir. Çünkü ırz-namus, maldan çok daha önemli ve değerlidir. Hukuken gerçekleşen eşkıyalık suçuna uygulanacak müeyyideyle ilgili olarak Kuran’da dört nevi cezadan söz edilir: “Öldürülme, asılma, el ve ayakların çaprazlama kesilmesi, sürgün edilme” (bk. Mâide 5/33) Malikiler, eşkıyalık suçunu daha kapsamlı tanımlayıp ırza tecavüz de dahil kamu düzen ve güvenliğini ihlal eden, cebir ve şiddete dayalı olarak işlenen her suçu bu çerçevede gördüklerinden devlete suçluyu cezalandırmada daha geniş bir yetki tanımayı tercih etmişlerdir. Nitekim İbnü'l-Arabi, kadılığa atandığı günlerde kendisine bir terör davası getirildiğini, olayda eşkıyanın grup içerisindeki bir kadını kocasının ve grubun elinden zorla alıp kaçırdıklarını, sıkı takip sonucu faillerin yakalandığını, faillere verilecek ceza konusunu istişare ettiği müftülerin olayın bir hirabe suçu olmadığını iddia etmeleri üzerine, İbnü'l-Arabi onlara ırz ve namusa yönelik ihlallerin mala yönelik ihlallerden çok daha ağır ve çirkin olduğunu söylemiş, insanların ellerinden mallarının alınmasına razı olabileceklerini ama hiçbir kişinin elinden karısı ve kızının gasbedilmesini kabul edemeyeceğine vurgu yapmış akabinde bahse konu ayette şayet daha ağır bir ceza öngörülseydi bunun ırza geçme amacıyla kaçırma fiilleri hakkında olacağına dair kanaatini belirtmiştir. (1) Dolayısıyla Maliki mezhebine göre bir kimsenin ırzına geçme amacıyla yolun kesilmesi halinde de fail hakkında hirabe hükümleri geçerli olacaktır. Bu içtihat esas alındığında ki duruma göre bu içtihattan yararlanılabilir. O takdirde suçun ispatı ve faile ayette geçen cezanın uygulanması için iki şahidin varlığı yeterli olacaktır. Bu içtihat özellikle cinsel saldırıya maruz kaldığını iddia edip de dört şahit getiremeyen dava sahipleri için bir kolaylık arz etmektedir. Maliki mezhebinin hirabe cezası konusundaki yaklaşımları diğer mezhep hukukçularından farklıdır. Bu yaklaşıma göre şayet kamu otoritesi gerek görürse, ırza geçme suçu fiilen gerçekleştirilmemiş olsa bile salt korkutma ve kaçırma fiili karşılığında sürgün ile idam cezası arasında bir ceza tertibine salahiyetlidir. (2) Irza geçme Osmanlı kayıtlarında çoğunlukla “fiil-i şeni’” kelimesi kullanılarak ifade edilmektedir. Bu kelime kadınlar için kullanıldığında tecavüz, erkekler için kullanıldığında ise livata anlaşılmaktadır. Şeriatla yönetilen Osmanlı Devleti’nde tecavüz suçlarına ölüm (3) veya uzuv kesme (4) cezalarının da verildiğini görmekteyiz. Özetle, tecavüz eden kişiye, ister tazir cezası olarak isterse hirabe/eşkıyalık suçu kapsamında ölüm cezası verilebilir. 1) İbnü'l-Arabi, Ahkamu'l-Kuran, Beyrut, 1998, 2/95. 2) Ahkamu'l-Kuran, 2/94 vd; İbn Rüşd, Bidayetü’l-müctehid, Beyrut, 1995, 4/1759 vd. 3) Başbakanlık Osmanlı Arşivi Mühimme Defteri, d.no. 7, h.no. 225. akt. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 7 Numaralı Mühimme Defteri (975-976/1567-1569. 4) Ahmet Akgündüz, Kanunnameler, II, 43; bk. Koç, Mehmet, Osmanlı Hukukunda Ta‘zir Suç ve Cezaları, Aybil Yayınevi, Konya 2017.
··
245 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.