Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"SENİ SEVİYORUM"
Temmuz ayı öykü etkinliği | #129670058 Elimdeki dokunmatik uyuşturucuyu bir kenara bırakıp saatlerdir sesi soluğu çıkmayan babamın yanına gidip üç beş esprinin belini bükmek istedim, evin salonuna doğru ilerlerken hafif hafif gelen tütün kokusundan balkonda olduğunu düşünüp onu her zamanki düşler sandalyesinin üzerinde oturuyorken buldum. Öylece sallanan sandalyesinde bir ileri bir geri gidip duruyordu. Arada bir kafasını kaldırıp gök yüzünde şehrin ışıklarından dolayı ancak belli belirsiz görünen yıldızlara bakıp iç geçiryorken sigarasından bir yudum alıp havaya doğru salıveriyordu. Bir şeylerin hesabını yaptığı, aklında bir yere oturtmaya çalıştığı halinden anlaşılıyordu. Beni gördü ve "İki soda aç da öyle gel dedi." Kafamla onaylayıp sodaları alıp hemen yanına iliştim. Babamla konuşmak daha doğrusu o konuşurken onu dinlemek benim için çok değerli bir aktiviteydi. İşaret dilini o kadar iyi öğrenmişti ki benim için, benden iyi konuşuyordu dilimi. Elini omzuma koydu, bu hareketi bana kendimi her zamankinden iki kat daha güçlü hissettiriyordu. İnsanın benim gibi bir babası olması dünyada ki büyük avantajlardan. Başkasının babası olsa kıskandırdım doğrusu. Bakışlarıyla yüzümdeki memnuyeti her zaman hissettiğini düşünmüşümdür. Yine öyle bakıyordu. Seri el kol hareketleriyle konuşmaya başladık. Onu öyle seviyorum ki keşke bunu ona bağıra bağıra söyleyebilseydim. Herhangi bir engeli olmayan insanlar ne kadar şanslı ve bunun hiç farkında değiller bir insana dolu dolu "SENİ SEVİYORUM" diyebilmek ne kadar müthiş bir his olsa gerek hem söyleyen hem de söylenilen için ve eğer bir gün terapilerim işe yararsa ilk söyleyeceğim cümle bu olmalı. Konuşmayı yeni öğrenen çocuklara da bu öğretilmeli ama küfür öğretip amcasına dayısana ettirdiğimiz zaman ki kadar eğlenmezdik herhalde! Babamla her konuşmamızda mutlaka bilmediğim yeni şeyler öğrenirdim, bugünkü konumuz ise çok sevdiği Shakespeare'ın sonelerinden biri olan 66. Soneyi konuşacaktık. Çok sevdiğim bir oyun yazarı ve sonelerinin bir çoğu müthiştir. Bazen keşke Shakespeare ben olsaydım diyorum. Aynı paragrafta hem dünya ya aşık olup hemde ondan nefret ettirebiliyor. Duygularla çok güzel oynadığını düşünürüm hep. Birde o soneleri babamın sesinden dinlemek ne güzel olurdu kim bilir ne güzel sesi vardır. Ben aklımdan bunları geçirirken babam bana dönüp elindeki kitaptan satırları göstererek " bak evladım bu sonenin ilk mısrasında kendinden nefret eden kendini o çok kirli gören biri var öyle ki dünyadan vazgeçecek kadar- ki gerçekten kirli olanlar böyle bir cümle kurmayı bırak üzerine dahi alınmazlar- ne diyor bak "Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, " sonraki mısradaysa dilenmeyi gerektirecek kadar değerli olmadığından bahsediyor dünyanın. Yani o kadar karmaşık ki her şey tam bir kaos koca bir alev topunun geçtiği her yeri ateşe verdiği zamanda elindeki bir bardak suyla söndürmeye çalışmak gibi boş bir şey dünydan bir şeyler beklemek. "Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. " Bir sonrakinde, inancın seçkin olanından bahsediyor yani bu kişiye göre değişebilir inandığımız şey neyse onun çiğnediğimizden ayaklar altına aldığımızdan bahseder ben sevgiye inanıyorum ve benim için en seçkin en değerli inanç budur. Peki dünyaya bakalım, genel manda sevgiden bir eser kalmış gibi duruyor mu? Çiğnedik kirlettik, mahvettik inançlarımızı, öldürdük! "Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini" "Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, " diyor sonra, dünyayı artık o kadar çürütmüşüz ki mutluluğu zenginlikle, parayla, malla ölçüyoruz. Ya sonra ne diyor, "Değil mi ki ayaklar altında insan onuru," Evet ayaklar altında onur, haysiyet, şeref ve bunlar artık sadece isim olarak kaldı, içi boşaltıldı bir anlamı yok, çevir yoldan birini iki dakika konuşamaz bu kelimeler hakkında çünkü yok! Onur olsa, şereften yoksun olmasak kokuştururmuyduk, her tarafı buram buram haysiyetsizlik kokuyor dünyanın. Erdemi de unuttuk, elimizin tersiyle ittik, n'oldu sonra? eşkıyalar öğündü onunla... "O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış," "Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru" iyi güzel doğal olan ne varsa tükettik ama bu tüketim maalesef kullanılıp tüketmek gibi değil keşke öyle olsaydı... biz sadece kıymetsizleştirerek yitirdik. Örme oyuncaklarla oynamak yerine plastik bebekleri soktuk evimize sonra çocuklarımız onlara benzemek isteyince de burun kıvırdık. Eee dün yediğin hurmalar... Neyse.. Sonraki iki mısra tamda şimdiki zamanımız bak çok konuşmaya gerek yok sadece okuyorum yorumsuz.. "Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, " Delilerin cumhuriyetinde akıllı olursan tımarhaneyi boylarsın evladım, bu yüzden çılgınların sahip çıktığı düzende tımarhaneler tıka basa doldurulur. Ceza evleri inadına bomboş. Bir sonraki mısralarımız gelsin o zaman. "Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, " Son mısralar geliyoruz artık ve sıradakine yine Shakespeare cevap vermeli bence 'Unutma ki bu aşağılık dünyadasın. Çoğu zaman kötülüğü baş tacı edip, iyiliği çılgınlık sayan dünyada.' "Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e " Adam gidecek gitmesine ama dünyayı başka bir gözden daha seyrediyor sevda gözü, o göz ki bütün çirkinlikleri güzel gösterir, bütün yanlışları doğru, doğruları yanlış, insanın dünyasının altını üstüne getirse eline yüzüne sürüp, çok şükür dedirtir. Sonunu öyle getiriyor işte, sen vazgeçersin geçmesine ama dünya sadece senin olsa... O dünyada, dünyaya katlanabileceğin tek şeye sahipsen öyle kolay olmuyor ve diyor ki "Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. " Bak evladım bu dünya katlanılmaz çilelerle dolu, aklı olup biraz düşünen adam der ki 'ulan çok mu zor huzur içinde yaşamak!' Ama yok biz egomuza, kibrimize, büyüklük sevdamıza yenik düşüyoruz, bir bıraksak araçları amaç edinmesek, her şeyi yerli yerine koysak, çılgınların çılgınlıklarına kapılıp güzelliği doğallığı bozmasak, vicdanımızın sesini kısmasak," her şey güzel olacak da şu olaylar bir bitsin" diyor ya davulcu. Memleketi bu kafa kurtaracak her şeyin güzel olacağını düşün ve bunun için çaba göster olmasa bile elinden geleni yapmış olmak rahatlık verir. Unutma sakın asıl engelli, engeli engel görendir! Sen çok güçlü bi çocuksun dünyayı neden sen değiştirmeyesin? Neden olmasın yani bence bir sorun yok ha, sence var mı? Düşünsene dünyayı kurtaracak olan konuşmayı yapacaksın ama önüne mikrofon koymuşlar ha ha ha ha! ulan çok güldüm be, bu düşüncesiz insanlar bunu da yaparlar inanıyorum inancım sonsuz..." Yine beni tebessüm ettirmeyi başardı. En çok bana kendime gülmeyi öğrettiği için seviyorum onu (bir de şiir okuduğu ve heycanlarını benimle paylaştığı için) çünkü insan kendine, kendine gülebildiğince katlanabilir. Babam böyle söyleyince sanki elimde bir sihirli değnek varmış da ben onu kullanmaya üşeniyormuşum gibi geliyor. Ama çok motive oldum hemen şimdi gidip beni A noktasından B noktasına bile götürmeyecek eğitim sistemimin bana dayattığı sınavlara çalışıp o sınavlar sonucunda dünyayı ne kadar değiştirebilrim onu hesaplıyım. Zararlı çıkacak gibi duruyorum ama denemeye değer...
··
838 görüntüleme
Levent okurunun profil resmi
İki kız babası olarak anlatınızın ilk bölümü beni oldukça heyecanlandırdı. Naçizane fikrim Shakespeare’e hiç bulaşmadan bu ilk bölümü biraz kurcalarsanız ortaya Harika bir öykü çıkabilir ki bu haliyle de iyi... En çok kadınların yazıyor olmasına seviniyorum. Lütfen devam...
Kevser S. okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim. Teşekkür ederim. Aslında kadınlar hep yazıyordu, kâle alınmadığında bilmiyoruz. Eleştirinizi dikkate alacağım daha sonraki öykülerde🌼🙏🏻
özlem okurunun profil resmi
Bir okur olarak, kaleminizle yer yer belki yeni tanıştığımız üzere, anlaşamadığımız durumlar olsa da yalınlığınızı, samimiyetinizi çok sevdim. Öyle ki yazınızdaki baba kız diyaloğunda, yazınıza da adını veren kısım bir kilit noktasıydı. Naçizane düşüncem odur ki yine diyalog kısımlarını daha çok irdeleyerek babanın kızı üzerinden vermek istediği mesajları belki çeşitlendirebilir, toplum üzerinde mühim olan, görmemiz gereken o bir başka hususa da özellikle değinebilirsiniz.. Sevginin kendi içerisinde bu kadar tanımının olduğu ve asıl tanımın o birkaç harften de başka bir anlaşılabilirlikle bulunduğunu unutmamalı insan. Aksi durumda egolar, kılıçlar kalkanlar, sen'ler, ben'ler ve yer kalmayan o bizlerden sıra kimseye gelmeyecektir. :) Emeğinize, düşüncenize sağlık..
Kevser S. okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim🌼 Eleştirilerinizde haklısınız, biraz çiğlik olduğunun farkındayım düzeltme, ekleme çıkarma yapmam gereken yerler var vakit bulunca ilgilenmeyi düşünüyorum.
2 sonraki yanıtı göster
Osman Y. okurunun profil resmi
Eline sağlık , ne olursa olsun sevmeden ümit etmeden yaşanmıyor. Sevenlere gelsin :) youtube.com/watch?v=36gl0gx...
Kevser S. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Ve şarkı içinde... 🌺
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.