Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Çok açıktı ki özellikle Sami ırkının göçebe, köle ve çölün zorlu şartlarında yaşayan kabile ve ulusları akıl doyuran bilgiyi değil elbette ganimeti ve karın doyuran rahat yaşamayı arzulamışlardı. Bunun en açık örneği de öteki hayatta vaat edilen ödüllerdi. Doğuda bu tür ödüllere neredeyse hiç ihtiyaç duyulmamış hatta ölümden sonra bir hayat olup olmadığı dahi tartışılmamıştı. Budha ve Konfüçyüs sonrası konularını tartışmaya gerek bile duymamış, bu konuda ısrar edenleri de terslemişlerdi. Oysa Ortadoğu'da ölümden sonra verilecekler bu dünyada (çöl insanının) hep özlem duyduğu serin ırmaklar, şaraplar, kadınlar ve meyvelerdi. Kötülerin sahip olacağı şeyse sıcak çölün daha da sıcak haliydi. İşte tüm bunları söyleyenler Ortadoğu'da tanrı ya da tanrının elçileri olarak kabul edildi. Bu inanç aslında anlaşılabilirdi; sonuçta bu dünyada yaşanmak istenen hayat yaşanamıyordu ama başka bir yerde buna sahip olmak için kaybedecek pek bir şeyde yoktu. Yani kimse itiraf etmiyordu ama aslına bakılırsa tanrı bu insanlara borçluydu.
·
374 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.