1936’da 'Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı'nı Nâzım Hikmet değil de Necip Fazıl kaleme alsaydı ya da Bedreddin Musa Çelebi’nin değil de Çelebi Mehmed’in kazaskeri olsaydı, Bedreddin Mahmud türbesi bugün yüzlerce kişi tarafından ziyaret edilen bir ‘evliya’ türbesi olacaktı.
《Çünkü Türkiye’de tarih bir ring sahası, tarihçi de boksör gibi. Hâl böyle olunca ideolojik muarızınızı dövmek için geçmişteki malzemeleri rakibinizin üstüne boca ediyorsunuz.》
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.