Ağaçlar aslında tanıklarıdır dünyanın diyebiliriz ancak onu duymak, dinlemek, ona bakmak, ondan huzur almak gerek. Bunları düşününce ağaçlara kulak vermeye değmez mi ne dersiniz?
“Ağaçlar hep en etkileyici vaizler olmuştur benim için.”
Böyle başlıyor Hermann Hesse’nin kitabı Ağaçlar.
Varoluş yolculuğunda kendisine en büyük cümleleri ağaçların fısıldadığını söyleyen yazarın günlük niteliğinde okunabilecek bu kitabındaki satırlar, ağaçların öncülük ettiği bir ilham ormanı gibi âdeta. Yazar Hesse’nin çeşit çeşit ağaçlarla yaptığı içsel konuşmaları karşılıyor sizi.
Kitabı anlamlı kılan sadece yazarın ağaçlarla konuşması veya onlara şiirler adaması, manalar yüklemesi de değil üstelik; evrendeki işleyişi ve hikmeti görme çabasıdır adeta tefekkürüdür. Hareket, dinginlik, uyum, mücadele, liderlik, güç, tutku, ölüm ve yeniden doğuş gibi başlıklarla ifade ettiği düşünceleri hikmet arayışındaki kararlılığını gösteriyor. Ağaçlardan aldığı derslerin yaşamda karşılığını bulduğunu da ifade eder, insanlardan uzakta ağaçlarla kurduğu yaşamının öğreticiliğine daha çok inanarak.
Ağaçlar’ın dilinden anlıyor muyuz? Yazıldığı dili değil de gerçekten yani doğanın dilini.
Peki ağaçların sesine kulak vermemize vesile olan şey nedir? Bir kitap.
Hermann Hesse’nin bütün eserlerinden birer damlacık yer edinmiş bir deniz.
Bizi huzurlu bir yolculuğa davet ediyor sihirli kelimeleriyle. Metinlerin yaprak, ağaç, orman konulu olmasının yanı sıra bunlar arasına serpiştirilen ağaç ve yaprak çizimleri yemyeşil bir ormanda yürüyormuş hissine kapı aralıyor. Kuş cıvıltıları eşliğinde. Masmavi gökyüzü altında mavi ile yeşilin dostluğu arasında..
Belirtmem gerek, kitabı okudukça, ağaçlara sıradan bir gözle bakamıyorsunuz. Her biri sanat eseri gibi uzanıyor gökyüzüne.
Hesse diyor ki; “Bu ağaçlardan birini kaybetmek bir dostu kaybetmek demektir benim için.”
Ağaçlardan bahsediyor yazar, hani artık insanın mülküymüş gibi satılmasında bir sakınca görülmeyen, her gün bir şekilde insan türü tarafından zarar verilen, yakılan, doğanın kıymetli varlıklarından.
Sait Faik, çiçek ve balık adlarını bilmeyenlerin öykü yazamayacağını söyler ya hani. Peki ya ağaçlar ve onların isimleri? Nereden bileceğiz, memlekette ağaç mı kaldı?
Son olarak
Ağaçlar kitabını okurken bana eşlik eden kitap arkadaşlarıma