"Önemi yok, onu öldüreceğim!"
"Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?"
"Evet, yapacağım bunu.Başladım bile.Öldürmek,Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır.Onu yüreğimde öldüreceğim,artık sevmeyerek...Ve bir gün büsbütün ölecek." Sayfa 145
Şimdiye kadar tanıdığım en tatlı iki karakterden biri, Zeze. Diğeri de şüphesiz ki Momo..
Kitabın içeriğinde Zeze'nin, muhteşem bir çocuk olmasının yanında bir o kadar da acıklı yaşamına tanıklık ediyoruz. Zeze'nin şiddetle geçen ve şefkate aç hayatı, hepimizi derinden üzmüş olsa da olaylar karşısında dimdik durması ve akıllıca konuşmalarıyla hepimizin yüreğinde taht kurmayı başarmıştır diye düşünüyorum.( En azından benim gönlümün baş köşesinde yer aldı)
Kitap, aslında bir nevi çocuk şiddetine karşı bir tepki ve ya dikkat çekmek adına yazılmış olabilir.
Her çocuk özeldir. Sevgiye, şefkate ve en önemlisi de ilgileye muhtaçtır. Tıpkı Zeze gibi. Tıpkı hepimiz gibi..
Çocuk istismarlarına ve çocuk şiddetine hep beraber "hayır" diyelim. Çocuksuz bir dünya ne yaşanmaya ne de düşünülmeye değer.
Zeze'yi tanımış olmamla çocuk sevgim bin kat daha arttı diyebilirim. Yediden yetmişe herkesin okuyup bir ders çıkaracağını belki bazılarının kendini Zeze karakteriyle özdeşleştireceğini düşündüğüm bir kitap. Çünkü hepimizin Zeze gibi çocukluğunda yaşadığı bir acısı, özlemi, şefkate ve ilgiye açlığı olmuştur..
Çocuklar başımızın tacıdır. Cahit Zarifoğlu'nun da dediği gibi; " Çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar, olmasa ne..."