Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

272 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
İçerikten bahsedilmiştir, ona göre okuyunuz.
Hüznün Fiziği, benim de çoğu okur gibi Bulgar edebiyatı ile tanışma kitabım oldu. Kitapla ilgili fikrim, ortada dibe vuran ama başta ve sonda kendini toparlayıp okutturan bir metin olduğu yönünde. Tabii fikir, izaha muhtaçtır o sebeple açıklamak isterim: Öncelikle kitap bir mit ile başlıyor, benim ilk defa bu kitap sayesinde karşılaştığım Minotaur yani boğa başlı insan miti. Kitapta bu Minotaur'un dünyaya geliş süreci ve ana karakterle karşılaşma süreci, çıkışı yalnızca yapanın bildiği bir mağaraya hapsedilmesi yer almakta. Detaylar elbette var ama orayı atlayıp mitin kitaptaki işlenişinden bahsetmek istiyorum. 12 yaşındaki ana karakter, bir fuarda Minotaur'la karşılaşır ve onunla da karşı konulmaz bir yetisi olan empatisini kurar. Şöyle ki ana kahraman Georgi, bir tür patolojik empati hastası yani hastalık nöbeti sırasında diğer insanların duygularını tam olarak deneyimleyebildiği bir tür transa girer. Georgi sadece o anda hissedilenleri değil aynı zamanda geçmişten gelen hisleri de yaşar. Babasının, dedesinin ve çevresindeki insanların da anılarına girer böylelikle. Sonrasında o yolculuk senin bu yolculuk benim bir zaman seyahatini ve bağlantılar yumağını çözmeye çalışmaktadır okur. Kitabın orta kısımlarında ise konuyla bağlantılı olduğu düşünülmüş birtakım yazılar ve araştırmalar yer almakta ancak bu kısım benim için tam bir can sıkıntısı idi. Bana kitabın başındaki özgün, etkileyici ve okuma isteğimi arttıran kurmacasını unutturdu ve okuma hızımı yavaşlattı çünkü kurmacaya ve bağlantılara ket vurmama neden oldu. Bu gelişmeler ve kitap seyri devam ederken bir yandan da kitaba adını veren hüznün fiziği izahını merak etmekteydim. Hasılı o bölüme ulaştım ama beni çok etkilemedi. Güzel miydi, elbette ama kitabın baş kısımlarında bir yerde yazar "hüznün ekmeği"nin tarifini veriyor. Hüznün fiziğindense hüznün ekmeği beni daha çok etkiledi: Bir miktar tuzlu ve sıcak gözyaşı, un ile kırık bir kalp. Kitabın sonlarına doğru ise beni etkileyen ve hoşuma giden birkaç pasaja denk geldim. Bunlardan biri sayfa 236'daki yaşlanmanın grameriydi. Bu grameri yazar şu şekilde açıklıyor: İnsan gençken yani dünyayla ilk tecrübelerinde hareketlidir ve fiillerle doludur. Orta yaş döneminde hareketle edinilen yaşam, yerini isimlere bırakır. Hareketten ziyade fiillerle inşa ettiğimiz kavramlar biriktirir. Yaşı ilerleyip kemale erince de isimler yerini sıfatlara bırakır. Haletiruhiye sıfatlarla yani nitelik ve nicelikle anlatılır; romatizmalı bacak, çarpıntılı kalp, şükür dolu ömür gibi. Gençlikteki fiiller, yetişkinlikteki isimlere dönüşür ve kemal yaşından sonra isimleri süsleyen sıfatlar hâline gelir. Branşıma dair terimlerle yapılan bu yakıştırmayı son derece beğendim ve derslerimde de kullanmaya karar verdim. Kitabın bana yaptığı çağrışımlardan da bahsetmek isterim. Kitap öncelikle yapı üslubu açısından Murat Menteş kalemini andırıyor. Etkileyici, özgün ve çeşitli bilgileri kurmacanın içine yerleştirme gibi. Bir de Nazan Bekiroğlu'nu hatırlatan bir kurmaca planı dikkatimi çekti. Nazan Bekiroğlu, Nar Ağacı kitabında ana karakterine fotoğraflar arası bir seyahat imkânı sunmuştu. Burada da yazar, anılar arasında ana karakterine benzer bir imkânı sunmakta. Kitapta bir miktar ilerlediğinizde bu anılar arasındaki trans, yerini öykü alıcılığına bırakıyor. Georgi kitabın sonlarında anılarda var olmakla birlikte daha çok başkalarının öykülerini dinleyip satın alıyor -evet para veriyor dinlediği hikâyelere çünkü onların sahibi olmak istiyor- ve o öykülerin içine de girebiliyor. Beni bu kurmacanın buraya aldığım kısımları çok etkiledi. Kitabın anlatmış olduğum bu kısımlarını çok sevdim. Kitapta sevmedigim en önemli kısım, daha önce de değindiğim, araya giren düzensiz ve kurmacayı unutturan araştırma yazıları ile satın alınan öykülerdeki tekdüzelik. Çeşitli ve birbirinden bağımsız birçok kişiden öykü dinleyen birisinin bu kadar benzer konularda içerikler biriktirmesini ben kitabın yavaşlaması olarak görüyorum ve kitabın hareketliliğini söndürdüğünü düşünüyorum. (Yazar, kendisini kitapta da belirttiği üzere düzensiz biri olarak ifade ediyor hatta "Düzenli bir şekilde yaşlanamıyorum." şeklinde bir cümlesi de var yani fizyolojisine bile sirayet etmiş düzensizlik. Bu da elbette bir üslup ama bana çok hitap etmedi, seven okurlara saygılar.) Yazarın bazı kavramları kullanması da beni açıkçası rahatsız etti ama bunlar haricindeki kısımlardan özellikle kitabın ilk kısımlarından gayet keyif aldım. En güzel bilgi deneyimi kendi edindiğimizdir. O yüzden okuyalım çünkü bize okumak yaraşır.
Hüznün Fiziği
Hüznün Fiziği
Georgi Gospodinov
Georgi Gospodinov
Hüznün Fiziği
Hüznün FiziğiGeorgi Gospodinov · Metis Yayınları · 2017876 okunma
·
2.463 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.