Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

104 syf.
·
Puan vermedi
Geçenlerde Cemal Şakar okurken karşılaşmıştım Kabbânî ve "Ben Beyrut" ismiyle. Nevmekân'ın doğu edebiyatına ayrılan bölümünde kitabı görünce tereddüt etmeden aldım. Şehir okumalarım çerçevesinde kalır diye düşünüyordum. Fazlasıyla karşılaştım. Şehrengizler edebiyatımızda ruhen mukim ve meskun olduğumuz, ama her defasında yeniden keşfetmekten zevk aldığımız şehre dair düşülmüş notlardır. Şehrengiz ismini ilk defa öğrenciyken katıldığım şiir yarışmasında birinci gelen Mehmet Şamil Baş ağabeyin şiirinden öğrenmiştim. (Bu şiiri mutlaka okuyun. Antoloji sitesinde olması gerek. İstanbul Şehrengizi) Bu kitabın ilk sayfalarında bir şehrengiz okuduğumu sandım. İlk defa bir şair/yazarın kendini şehrin yerine koyup, kendini anlattığını gördüm. Keşke diye geçti içimden, böyle bir deneme İstanbul için de yazılsaydı. Sonraki sayfalarda bir diplomat olan Kabbanî'nin siyasî satırları ile karşılaşınca benim için kitabın tadı biraz kaçtı. Kan girdi, açlık girdi, zengin fakir arasındaki fark girdi, Arap devletleri arasındaki mücadele ve İsrail tasallutu girdi.... Edebiyat bir liman benim gibiler için... zaten bunlardan kaçabilmek in edebiyat okumuyor muyuz??? Mutlaka alıntılamam gerekn satırlar var o yüzden kısa kesmem gerekiyor. Dünya gazetelerinde ömrünün 30 yılında intihar etmiş bir kadın haberin okursanız bilin ki canına kıyan o kadın benim. Beyrut. Kimseyle uzun ve romantik ilişkiler kurmaya vaktim olmadı. Limanların kadınıyım ben. Limanlar kalıcı ilişkiler için güven vermez doğal olarak; bir gemiyi uğurlar, bir gemiyi karşılar, anı defterini saklamayı asla düşünmez. Sevgisiz, şefkatsiz ve şiirsiz otuz yıldan sonra kendimi yalnız kalmış hissediyorum. Bütün buharlı gemiler gitti. Bütün atlar kocadı. Aradığım telefonların hiçbiri cevap vermiyor. Ben Beyrut. Sizin mermi şeridiyle, ahşap tabutla, ölüm ilanıyla değiş tokuş ettiğiniz, hak etmediğiniz sevgi şiiri. Ben Beyrut. Arkeoloji ve kazı kitapları beni de Sodom'u, Ammuriye'yi, Pompei'yi, Hiroşima'yı anfıpj gibi anacak. Allah'ın pişmiş taşlar atan ebabil kuşları gönderdiği diğer kentler gibi. Acaba ben otuz yıl bavullarımın üzerinde uyudum da sonra uyandım mı? İstasyon denetçisi uzun süredir beni beklediklerini mi bildirdi bana? Beni bulduklarında derin uykuya mi dalmışım? Adreslerini bir kağıda yazıp bırakarak girmişler miydi? İç savaşa giren bütün milletler iki gözlü, iki ayaklı girdiler ama savaştan tek gözlü ve tek ayaklı çıktılar. Ben Beyrut. Tarih ırmağının kıyısında oturuyorum. Üzerine kağıttan gemiler atıyorum. Suları ayaklarımın altından geçiyor. Tarihin, büyük ırmakların oluştuğu gibi insanın düşüncelerinin, başarılarının, yaratıcılarının, bilgilerinin, keşiflerinin, felsefelerinin, toplanmasından oluştuğunu anlayamadım. Tarih ırmağının sürekli hareket ettiğini, süreklilikle yatağını değiştirdiğini; zamanda ve mekanda yolunu açtıkça kıyılarında bitkilerin, ağaçların, kentlerin, insanların ve uygarlıkların çoğaldığını kavrayamadım. Büyük ırmakların, sularını her an yenileyişleri gibi tarih de maddesini Her yeniliyor. Yani tarihsel, kendisini asla tekrarlamıyor. Lübnan'ın dünyanın en büyük yolcusu olduğunu söylerler.
Ben Beyrut
Ben BeyrutNizar Kabbani · Hece Yayınları · 2016203 okunma
·
405 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.