Bir travmayı yeniden yaşayan kişiler için hiçbir şey anlam ifade etmez; yaşamla ölüm arasına sıkışmışlardır, felç edici bir korku ya da kör edici bir öfke yaşamaktadırlar. Beden ve zihin, sürekli olarak sanki yakın bir tehlike karşısındaymış gibi sürekli uyarılır. Bu durumda bireyler, en ufak bir sesten irkilirler, küçük düş kırıklıkları karşısında aşırı öfkeli olurlar. Sürekli uykuları bölünür ve yemekten tat almamaya başlarlar. Bu durum, donma ve çözülme ile duyguları kapatma gibi umutsuz çabaları tetikler.