- " (...) Şiir, şiirdir; söylendiği gibi... "Şâir şöyle dedi, böyle dedi" gibi izâhlar, adı üstünde "izâh" olur; şiirin kendi değildir... Aslıyla bir gizleme-sır sanatı olan şiir, -ideal şiir için söylüyorum!-, kendisinden hareket eden bütün ifâde şekillerinin üstünde kalır; zaman ve yeri geldikçe vermek üzere, sırrîliğini korur. Anlaşılıyor ki, tercüme ve sadeleştirme de, çoğu zaman işin şiirliğini bozmak üzere aslına nazaran daha fazla veya daha eksik, bu ölçülendirme içindedir.
İzâh, "bir şeyin çevresinde dolaşma" demektir; yerinde vücut bulması gereken bir hakikat olarak, çetinliği ve çilesi çekildiği zaman, "şiir idrakinin kendi" olmaya ve terkibî hükümler getiren bir mucitliğe kadar gider... Kıymet, şuur seviyesinde."