Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

308 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Anarşizmin "sınırlarını" zorlayan, ufuk açıcı, önemli bir kitap. Önsözde belirtildiği gibi Stirner bölümü gerçekten de orjinal. Kitabın en zor ve anlaşılmaz bölümü -en azından temelsiz olduğum için bana göre- Lacan bölümüdür. Anlamaya çalışırken beynimin suyu çıkmış olabilir. Bunun haricinde kitabın neredeyse tamamına yayılmış özcülük muhabbetiyle ilgili birkaç şey demek istiyorum, kitaptan bir alıntıyla başlayarak. "Foucault iktidarı çözümlemek için -Marksizmin ekonomik indirgemeciliğinin ötesine geçen- yeni bir yöntem aradı. Marksist teorinin -birinci bölümde tartışılan- sınırlamalarına bakılırsa yeni çözümleme araçlarına gereksinim vardı. Bununla birlikte, iktidarı yalnız başına devlet tahakkümü açısından anlayan anarşizm gibi siyasal teorilerin kendi indirgemeciliğini yürürlüğe koyduğu düşünülebilir. İktidarı kapitalist ekonominin çalışma sistemine indirgemek yerine, devletin işleyiş tarzına indirgerler: buna göre iktidar devlette merkezileşir ve devletten yayılır. Bu, anarşizmi şekillendiren Manici mantığın bir parçasıdır: devletle toplum arasında, devletin toplumu ve bireyi ezdiği özsel bir bölünmeye bel bağlar. Bu yolla iktidar, Foucault'ya göre bir kez daha, bir genel ilkeye, ister ekonomi olsun ister devlet, burjuvazi vs. türünden bir kuruma tabi hale gelir. Bu belki de iktidar sorunundan kaçınmanın başka bir yoludur: iktidar sorunu başka bir genel ilkeyle, başka bir yerle ilişkilendirilir ve bir kez daha savsaklanıp kalıcılaştırılır." (syf132) Zeki Balon Foucault'nun, anarşizmin bir parçasını alıp anarşizmi o parçadan ibaret görmesi büyük bir rezillik. Proudhon'un "an-arkhe"yi terimin bütün gücüyle benimsemesini, anti doktrinerliğini ve ilkelerindeki açık uçluluğunu, Bakunin'in de ustası sayılan Proudhon'u bu sayede yerden yere vurabilmesi ve aslında insan aklından çıkmış hiç bir düşüncenin kusursuz olamayacağını, buna anarşizmin de dahil olduğunu ve bu yüzden tamamen "arayıcı" olduğunu görememesi de öyle. Yani anarşizmin "bazı parçaları" postmodernizmi de postyapısalcılığı da içinde zaten barındırır. Yine anarşistler eğer o Foucault'nun (ve çoğu postyapısalcının) çok eleştirdiği "insanın özünde iyi olduğu" mevzusunu doğrudan benimseseler, eline güç verilecek her insanın yozlaşabileceğini söylemez, önderlik kültü edinirdi. Kropotkin bir yerde şöyle der: Her şeyi her insanın kendi çıkarının diğerlerinin çıkarlarına bağlı olduğunu görebileceği bir biçimde düzenlersek, insanın kötücül hırslarından artık korkmanıza gerek kalmaz". Bakunin de benzer olarak şöyle der: "insan kendi insanlığı, kendi ahlakı ve kendi kişisel özgürlüğü için bütün insanların insanlığını, ahlaklılığını ve özgürlüğünü istemelidir." (George Crowder, Klasik Anarşizm kitabından) Ve ve yine Foucault ve diğer postyapısalcıların Gustav Landuaer'in şu "iktidar" meselesi için, devletlerin bir aygıttan öte içimizde ve ilişkilerimizde bulunduğu, bunlardan da arınmak gerektiğini söylediğini "görememesi" de "üzücü". Anarşistler "her türlü" otoriteye ve iktidara karşı değildir, bütün amaçları bunları mümkün mertebe sınırlamak ve zararsız hale getirmektir. Dolayısıyla postmodern filozofların kendilerinden çok emin bir şekilde anarşizmde "özcülük" problemi olduğu ve bu yüzden geçersiz olduğunu söylemeleri bir oksimoron ve safsatadan ibarettir. Acı olan yazar Saul Newman'ın bunu fark etmesi ama önemsememesidir: "Eğer otoritenin etik eleştirisinin artık özcü ve evrenselci öznellik, ahlak ve akıl kavrayışları zemininde olamayacağı kabul edilirse o zaman bu öncüllere dayanan anarşizmin hala direniş siyasetinde bir yeri olur mu? Belki de Reiner Schurmann'ın savunduğu gibi, anarşiden çok anarche terimleriyle düşünmemiz gerekir. Schurmann' a göre, anarche ontolojik bir anarşizmdir; insan özü gibi evrensel ilkelerin reddi ve evrensel güvenceleri ve bozulmaz temelleri olmayan eylemin onaylanmasıdır."(syf248) Bunu özcülüğün tamamen yanlış olduğuna inandığım için de söylemiyorum. Bence burada biraz sitüasyonist olmak lazım, her zaman olmasa da "durum"a göre özcü de olunabilir. Nerede bir özcülük varsa orayı reddetmek, yanlışlamak gibi MUTLAK bir formül kullanmak da bir çelişki değil mi? Fasit dairede felsefe yapanlar, paradoksologlar sizi. Rudolf Rocker Anarko Sendikalizm kitabında şöyle der: "Anarşizm, sık sık tanımlandığı gibi, tüm insani problemler için patentli bir çözüm, mükemmel bir toplumsal düzen ütopyası değildir, çünkü ilke olarak tüm kesin şema ve kavramları reddetmektedir. Herhangi bir mutlak gerçeğe veya insan gelişiminde kesin nihai amaçlara değil, toplumsal uygulamalar ve insani yaşam koşullarının sınırsız mükemmelleştirebilme kabiliyetine inanır, ki, bunlar için kimse kesin bir son durak veya sabit bir amaç belirleyemez." Örnek vermek gerekirse anarşizmde hem satranç hem dama taşları (düşünürleri) vardır. Bazı taşlar ileri-geri, sağ-sol hareket edebilir, bazıları da çapraz ve/veya L şeklinde hareket edebilir. Teorisyenler ve akademi camiası için anarşizm hâlâ hafife alınıyor olabilir ama devranın yavaş yavaş döndüğünü hisseden ediyordur...
Bakunin'den Lacan'a
Bakunin'den Lacan'aSaul Newman · Ayrıntı Yayınları · 201438 okunma
·
433 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.