Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

456 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sonsuz Bir Evrim
İnsan toplulukları tek başlarına yaşasaydılar şu an diğer canlılardan çok büyük bir farkı da olmayacaktı. Bizi tarih sahnesinde tüm canlılardan ileriye götüren birkaç etmenden başka bir şey olmadığını söylesem? İnsanlar bir arada yaşayarak ortak mitler ürettiler ve bu mitler çerçevesinde bir arada yaşamayı öğrendiler. Bu birliktelik onlara kusursuz bir güç verdi. Eş güdüm içerisinde hareket edebilme. Bugün bilim eğer sadece tek bir insan tarafından geliştirilseydi o insan öldüğünde artık bilim diye bir şey olmayacaktı veya bilim tek bir insan tarafından geliştirilip bırakılıp aktarılmasaydı, bilim hala ilk başladığı yerde kalacaktı. Fakat öyle olmadı, biz bilgiyi aktarmayı ve bu bilgiyi eş güdüm içerisinde geliştirme yetilerini öğrendik. Elbette konumuzu sadece bu bakış açısıyla sınırlandıramayız. Bugün dünyada var olan her şey insanlığın bir hayal ürününden öteye gidemez. İnsanlar ortaya bir mit koyarlar daha sonra buna anlamlar yüklerler diğer insanlar da bu anlamları benimsediklerinde artık o mit kutsal sayılır. Aynı zamanda insanlar herhangi bir mite olan inancını bıraktığı zaman o düşüncenin dünyadan silinmesi saniyeleri alır. Bunlara örnek verecek olursak : para, inançlar, imparatorluklar gibi düşünebiliriz. Dünyayı şekillendiren bu şeyler bir anda bir bakmışsınız yok olup gitmişler. Kitapta geçen şu konuya bir bakalım ''Akdeniz Havzası'nın bir zamanlar en kıymetli Tanrıları olan Zeus ve Hera, bugün kimse onlara inanmadığı için artık tarihsel bir figürdür.'' Bunun gibi binlerce örnek verebiliriz. Öncelikle Homo Deus u okumadan önce Sapiens kitabını okumanızı tavsiye ederim, Sapiens kitabı insanlığın başlangıç noktasından bu güne olan evrimini anlatıyor, Homo Deus ise bu günden yarınlara olacak evrimsel sürecimizi bilimsel temeller üzerinden anlatmaktadır. [Homo Deus ] Yuval Noah Harari, bu sefer bizi nereye yolculuk yaptıracak. Harari Homo Deus kitabında Tanrı insanın hikayesini anlatmaktadır. Geçmişten bu güne düşündüğümüzde, teknoloji ve insanlığın kazandığı tecrübeler, hayatı algılayışımızı, yaşadığımız sorunları, doğa üzerindeki hakimiyetimizi bir hayli ilerletti. Girişe ana temamız olan 3 sorun ile başlamak gayet yerinde olacaktır. İnsanlığın sorunları listesinin en üst köşesinde 3 temel sorun yer almaktaydı. Bu sorunlar açlık, kıtlık ve savaşlardı. Bu 3 temel sorun insanlık ömründen tutun ki yaşam standartlarına kadar olumsuz etkilemekteydi. Fakat üst kısımda da bahsettiğim gibi insanlık yaşamsal tecrübelerini arttırdıkça bu sorunlar gitgide en aza indirildi. Olayı daha anlaşılır kılmak için şöyle düşünelim, Orta çağda insanlar açlıktan ölürken şu an insanlık obeziteden ölüyor. Demek ki açlıktan ölmek bir Tanrının felaketi değil, siyasi çıkar ve kişisel hatalarımız. Salgın hastalıklar artık Tanrının bir felaketi olmadığı, bunun mikroplarla alakalı olduğunu öğrendik. Yeni aşılar ve ilaçlar ile önleyebiliyoruz. Savaşlar, Tanrı için yapılırken artık daha seyrek savaşıyoruz. Çünkü yeni barış anlaşmaları yapmayı öğrendik. Kısacası artık sorunlar insanın doğa karşısında yenilgisinden veya Tanrının gazabı değil siyasi ve kişisel gelişim sebeplerinden kaynaklanmaktadır. Teknolojinin ilerlemesi bir çok problemimizi çözse de faturasını ödeyen Dünya’nın ekolojik sistemi oldu. Bir yandan refah artarken bir yandan ekolojimize dinamitler yerleştirdik. Tarih ilerlerdi insan gelişti artık salgın, savaş ve kıtlık insanın üstesinden gelebileceği bir durum haline geldi. Eski zamanlarda olduğu gibi, bir salgın hastalıkta Tanrı’nın gazabı deyip köşeye çekilip kendimizi kadere teslim etmiyoruz. Kıtlık ve savaş için de aynı şey geçerli. Artık biz salgını bilimle, savaşı diplomasiyle, kıtlığı bilimle çözebilecek evrime geldik. Peki ya şimdi ne yapacağız, tüm sorunlarımız bittiğinde sıra ölümsüzlüğe mi gelecek?Kitabın asıl can alıcı noktası burada başlıyor. İnsan türü ilk başlarda ateş yakmak, kesici aletler üretmek ile sınırlıyken daha sonra uzay gemisi yapabilecek kadar, biyolojik bir evrim gelişimi tamamladı. Peki ateş yakmaktan bugün uzay gemisi yapabilecek gelişime geldiysek bu bizim son durağımız mı? Elbette hayır geçmişte olduğu gibi gelişmeye devam edeceğiz. Peki bu gelişimin sonunda nereye varacağız? Ölümsüz, kusursuz bir insan türüne mi? Geçmişten günümüze kadar olan insan gelişimine baktığımızda bu durum çok da uzak değil. İnsan ölümsüzlüğü elde ettiği evrimde dünya yeniden şekillenecek çünkü inandığımız bu inanç sistemimizi tekrardan sorgulamamız gerekecek. Feodal dönemde bir çiftçi hasadı kuraklıktan veya fazla yağmurdan tahrip olduğunda bunun tanrıların bir cezası olarak görüyordu. Daha sonra sera sistemleri gibi kısaca tarım teknolojisi geliştiğinde, aslında bunun tanrıların gazabı değil de henüz yeterli gelişimde olmadığımız için hasatlarımız tahrip oluyordu. Bir örnek daha verirsek, eskiden salgın hastalıklar ortaya çıktığında insanlar,bunun da Tanrıların gazabı olarak düşünürdük. İnsanoğlu, daha sonra tıp bilimini de keşfettiğin de virüsü yenebilecek niteliğe geldi. Aynı durum çiftçinin hasadı içinde geçerli. Şimdi tekrar düşünün, bu gelişim sürecimiz ilerledikçe sürekli paradigmalar sarsılacak ve dünya yeniden şekil almaya başlayacak, ürettiğimiz mitler tekrardan şekillenecek. Nasıl ki dünya düz olarak kabul edildiği dönemde, tüm inançlar ve bilim bunun üzerine şekillenirken Ferdinand Magellan dünyanın etrafını dolaştıktan sonra dünyanın yuvarlak olduğu keşfedildi ve tüm inançlar ve bilim bu paradigmada değiştiyse ilerde de böyle bir şey yaşamamız pek mümkün. Peki neye inanmamız gerekiyor, dünün doğruları bugünün yanılgılarıysa gerçek hakikat nedir? Durmak bilmeyen evrim sürecimiz bizi gerçek olgulara mı yaklaştırıyor veya sadece algılarımızı mı değiştiriyor? Hayır, insanlık savaşları ve açlığı kuruttu, insanlığın yeni hedefi Tanrı olmak, işte kitabın ismi de bu yüzden Homo Deus. Tanrılaşma sürecinin baş mimarisi elbette teknoloji olacak. Yapay zeka bize hiç sonu olmayan deneyimler yaşatacağı ve Tanrılaşma sürecinin büyük aktörü olacağı gayet açık. İnsanların yapacağı bir çok işi artık yapay zekalar yapacak. Fakat bir yandan bu sürecin ağır bir faturası olacak, bu sefer faturayı insanlık ödeyecek. Teknoloji tüm işlerimizi yerine getirdiğinde bir yığın vasıfsız insan ne yapacak? Harari bazı soruların yanıtları mantıksal bir çerçevede açıklarken bazılarını soru olarak bırakmış, anladığım kadarıyla kendi iç dünyamızda bazı şeyleri sorgulamamızı istemiş olabilir. O zaman bu inceleme mi okuyan okurlar, yorum kısmına bu sorunun cevabını vermeye çalışsın, Teknoloji ilerleyip tüm işlerimizi yapay zeka yardımı ile yaptığında, bu kadar insan bu dünyada hangi amaç için yaşayacak? Öyle bir ilerleyiş içindeyiz ki doktorların, avukatların, öğretmenlerin bile işlevselliği yok olmak üzere. Çünkü teknolojinin getirdiği algoritmalar onların işlerinin kat bekat daha iyi yapacaklar. Peki bunu artıları veya eksileri ne olacak işte bize bunu zaman gösterecek. Bu kitapta geçen konuların çoğu gerçekleşti bile, henüz gerçekleşmemiş olanlar ise çok da uzak değiller... Sapiens bilge insanken, Homo Deus sapiens’ten öte daha gelişmiş ve neredeyse Tanrı’nın yerine alabilecek ırkı temsil ediyor. Şimdiden okuyacak okurlara iyi okumalar dilerim :)
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi
Homo Deus: Yarının Kısa Bir TarihiYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 201712,1bin okunma
·
3.557 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.