İçerden televizyonun sesi geliyor. Annem çoktan kalkmış. Ağlamalar, bağırışlar. Bunlar televizyonun her gün evimize dolan zaman dilimleri. Kızını öldüren babalar, karısını satan kocalar, sevgilisiyle bir olup çocuğunu önce parçalayan, sonra gömen, sonra da kayıp ihbarında bulunup sunucunun karşısında ağlayarak bayılan kadınlar. Cinayetler, tacizler, tecavüzler, uyuşturucular, hastalıklar ve ölümden yayılan bir kötülük dışarıda salonun duvarlarına çarparak dağılıyor. Yavaşça havaya karışıp sıradanlaşıyor. Annem eskisi kadar ağlamıyor artık. Bunlara da, akşam haberlerindeki savaşın cenazelerine de alıştı. Sadece şaşırıyor ve seviniyor. Biz o kadar çaresiz değiliz diye. Bunca kötülük iyi ki bizim başımıza gelmedi.