Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

EZAN Ezan bir feryattır , bir çığlık . Özellikle uçuruma doğru gidenlere , uçurumun kenarında dolaşanlara , uçurumdan uçanlara . Bir uyarı , bir merhamet haykırışı , bir rahmet sağanağıdır . Nefsin , gafletin , unutuşun , cahilliğin , nankörlüğün girdabında dönenlere . Dünya malının , hırsın , servetin , makam ve mevki ihti rasının , şöhret sarhoşluğunun uçurumuna yürüyenlere . Benim gibi eşikte kalanlara , basireti bağlananlara , kalbi kararanlara , teraziyi yamuk tutanlara , yetim hakkı yiyen lere , dünya benim diyenlere . Her nefeste Hak diyenler , Hak'la yatıp , Hak'la kalkanlar , gül alıp gül satanlar ezanı neylesin . Ezan onların kalbinde fasılasız çınlıyor . Ezan sesi zikrin zirvesidir ki ; dağın , taşın , ormanın - ağacın , kurdun - kuşun , börtü - böceğin , çimenin - çiçeğin ilâhisine insanoğlunun iştirakidir . Ezan sonu secde ile bitecek miraca yükselişin bineğidir . Bu feryadın bestesi ezelden ebede uzanır . Bu âhenk , ademoğlunun ruhuna üflenen sırrın anahtarıdır . Bu sırrı sahabeden birkaçı aynı gece âlem - i mânada duydu . İlk ezan böylece maveradan yeryüzüne indi . Aşk onunla alevlenir , ruh onunla kanatlanır . Yoksa yeni doğan çocuğun kulağına niçin ezan okunsun ? Ebedi bir kıvılcım bırakmak için . Eşref - i mahlukat ezana başlayınca âlem sükût eder . Bu sukat ile zikreder . Kul olmanın , hür olmanın , yar olmanın , razı olmanın , teslim olmanın şevkiyle dolar . Ezan bir diriliş müjdesidir . Bir aksiyon alâmetidir . Yeryüzüne yayılan bir mucizevî rayiha , bir iksir , bir âb - ı hayattır . Bu kaynaktan fışkıran sular , başını taştan taşa çalarak akan ırmaklar gibi , ummana koşar . Cehlin ve kibrin karanlığı âlemi örtmeden önce , isyanın bayrağı kalkmadan önce ; tevbenin bozulmadığı , ahde vefanın baştacı olduğu zamanlarda bir kutlu feryat su sesi , kuş sesi , yaprak hışırtısı , su değirmeni iniltisi , kağnı gıcırtısı ile birlikte , hem - âhenk yükselen insan sesi idi . Buldozerlerin , matkapların , sesten hızlı uçakların , milyara varan arabaların , kompresörlerin , mitralyözlerin , bomba ların , gökdelen ormanlarının arasında eridi . Bu erimeyi içine sindiremeyen er kişiler onu hoparlör ile duyurmayı denediler . Ezan insan sesi olmaktan çıkıp bir âlet sesi oldu . Öteki sesli aletlerin arasına karıştı . Hoparlörden yükselen ses müezzinin kalbinden fışkıran haykırış değil artık . Onun kalitesi åletin kalitesine bağlandı . Artık insanlar ezana kulak vermek yerine saate bakıyorlar . Ezan okuyan saate bayılıyorlar . Güneşe ve gölgeye , dağlara ve bulutlara , güneşin karanlığındaki karıncaya metelik vermiyorlar . Kapılar otomatik olarak açılıp kapanıyor . Paralar otomatik makinadan akıyor . Çarklar dönüyor , evraklar mühürleniyor , parmaklar otomatik olarak düg melere , klavyelere uzanıyor , yekpare zaman kıyım kıyım kıyılıyor , insanlar esniyorlar , saate bakıyorlar . Müezzin minareye dahi çıkmıyor , minare bir aksesuar oldu . Az sonra zil mi çalacak , ezan mı okunacak ? Farketmiyor . İnsanlar otomatik olarak gökdelenin bodrumundaki rutu bet kokulu mescide yöneliyor . Elektriğin ulaşmadığı bir dağ başına çıksam diyorum . Orada bir sabah ezanı dinlesem . Kesret içinde kaybolan yaralı kalbim şifa bulur mu dersiniz ? Yoksa bu derdin dermani Lokman'a mı kaldı ? 42,43,44
·
92 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.