Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

504 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Ahmet Ümit'ten kültürlerarası bir başyapıt
‘’Çünkü insan denen mahlûkun en önemli özelliklerinden biri unutmaktı. İyiliği de kötülüğü de, acıyı da mutluluğu da, korkuyu da sevinci de unuturlardı. O yüzden aynı hataları tekrarlarlardı.’’ Elimde 502 sayfalık bir eser tutuyorum ancak içindeki bilgilerden bunun gibi 3 kitap daha çıkar. Ahmet Ümit’le 3 yıl önce ‘İstanbul Hatırası’ ile tanışmıştım. Yine aynı tada sahip bir kitap. Belli ki seneler Ümit’e çok fazla şey katmış ve 2 senede bu ‘başyapıtı’ ortaya çıkarmış. Bu kitapta Naziler, mitoloji, arkeoloji, tarih ve psikolojiyi bir arada işlemiş. Ahmet Ümit’in ustalık eseri olduğunu düşündüğümü söylesem kesinlikle abartmış olmam. İncelemeye kitabın ithaf edildiği, Ahmet Ümit'in Kayıp Tanrılar Ülkesi'yle ilgili her röportajında saygıyla andığı Halid Esad’dan bahsederek başlamak istiyorum. Halid Esad, Suriye'nin en önde gelen arkeologlarından biri olarak 50 yılı aşkın süre UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunan Palmira'da görev yapmıştı. Esad, 83 yaşında olduğu 2015'te, IŞİD'in kente yaklaştığı günlerde, 2 bin yıllık antik kentin ve tarihi eserlerin korunması için çarpıcı bir çaba sergilemiş, Palmira Müzesi'ndeki birçok eserin örgütün kenti ele geçirmesinden önce Suriye devletine teslim edilmesini sağlamıştı. Ancak örgütün kentte kontrol sağlamasından sonra esir alınmış, gizli hazinelerin yerini söylemesi için işkenceye maruz bırakılmıştı. Ünlü arkeolog, 18 Ağustos 2015'te, maskeli ve kılıçlı IŞİD militanları tarafından Palmira'da bir meydana sürüklenerek götürülmüş, “Burada doğdum, burada öleceğim” diyerek, Palmira’yı savunduğu için “çocuğu” olarak gördüğü antik kentteki müze binası önünde kafası kesilerek öldürülmüştür. Arkeolog Halid Esad’ın belki de son dileği Palmira’nın IŞİD’ten kurtuluşuydu ancak yaşarken bunu göremedi. Militanlar ele geçirdikleri Palmira'da 2 bin yıllık tapınakların yanı sıra çok sayıda eseri yok etti. Palmira, yaklaşık 10 ay sonra geri alınabildi. Tarihin aydınlatılmasında ona ve onun gibi arkeologlara çok şey borçluyuz. Kitapta bizi çok sevdiğimiz Başkomiser Nevzat ve Ali değil, Başkomiser Yıldız Karasu ve Tobias Becker karşılıyor. Yıldız devrimci bir aileye sahip, devrim döneminde ailesinin Almanya’ya yerleşmesiyle Almanya’da doğup büyüyüp bir ‘Alman’ olarak yetişiyor. Ailesinin onca itirazına karşı çıkarak polis oluyor ve erkek meslektaşlarının altında ezile ezile, tırnaklarıyla kazıyarak başkomiser oluyor. Yıldız çok güçlü bir kadın, Ahmet Ümit de kitabı çıktığı zaman birçok röportajda Yıldız’ın bu özelliğine yer verdi. Kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin bu derece arttığı bir dönemde Ümit’in kitabında böyle bir detaya yer vermesi bir nebze de olsa içimizi ısıtıyor. Yıldız’ın Yardımcısı Tobias’la birlikte, vahşi şekilde katledilen homoseksüel ressam Cemal Ölmez’in cansız bedenini bulmalarıyla başlıyor olaylar. Cemal, homoseksüel olduğu için ailesi tarafından reddediliyor ve Almanya’da, aynı şehirde yaşamalarına rağmen babasının ve abisinin nefretinden dolayı çok sevdiği ailesinden uzak kalarak hayatına devam ediyor. Ne yazık ki bir sabah atölyesinde cansız bedeni bulunuyor. Ölüm şekli, pozisyonu, duvardaki kral figürüne kalbini adayarak ölmüş olması başta ‘’Film mi izliyoruz ya biz?’ diye düşündürse de Yıldız olayı çözüyor: -Nasıl yani, adam kendi kalbini mi sunmuş krala? +Krala değil Tobias, baş tanrıya. Baş tanrı Zeus’a. Ve kitap Yunan mitolojisine mükemmel bir şekilde dalıyor. Olympos’u, birinci dereceden tanrıları, 12 Olymposlu’yu enfes şekilde anlatıyor Zeus ağzıyla Ahmet Ümit. Bu kitabı okuyan biri sadece bir cinayeti çözmeyecek, mitolojinin ana hatlarını da öğrenerek ilerleyecek. Belki de ‘Tanrı’lar, o kadar da muhteşem karakterlere sahip, sonsuz iyilik sahibi varlıklar değillerdir? ‘’Vay canına, Yunan tanrıları da en az insanlar kadar zalimmiş, diye homurdandı Tobias. ‘Çünkü onları insanlar yarattı.’ diye yorumladı Yıldız.’’ (syf. 304) Tanrı gerçekten var mıdır, yoksa onları felaketlerine bir sorumlu bulmak isteyen, adına tapınaklar yapıp dua ettiği zaman istediğini elde edebileceğine inanıp hiçbir şey yapmadan bekleyen aciz ölümlüler mi yaratmıştır? Uranos, Kronos ve Zeus. Dede, baba ve oğul. Babalar ve oğulları… Babalar çocuklarının hayatında ne kadar önemlidir? Oğullar kendi başlarına birer birey midir yoksa babasının gölgesinde yürüyen ve onların himayesinden çıkmadığı sürece büyüyemeyen varlıklar mıdır? Bir baba, çocuğunun hayatında ne kadar söze sahiptir, çocuğunun geleceğini ne derece etkileyebilir? Ahmet Ümit’in mükemmel sözlerine yer veremeden geçemem. ‘’Baba olmayı beceremeyenler Tanrı olmayı da beceremezler. Ve onlar her türlü vahşeti de aşağılanmayı da hak ederler.’’ Açıkçası her ne kadar farklı konulardan devam etse de bu kitap baba-oğul ilişkisi üzerinden ilerletilmiş ve bu ilişki mükemmel değerlendirilmiş. Sayfalar ilerledikçe baba figürünü, babanın çocuğun hayatında ne kadar önemli olduğunu sorgularken buldum kendimi. Bence bizim de bunları bir sorgulayıp ona göre aile kurmamız gerekiyor. Kitapta Nazilerden ve bunların Neo versiyonlarından, faşizmden, ırkçılıktan bol bol bahsediliyor. Bir bakıyoruz cinayet ve Naziler bağdaştırılıyor, bir bakıyoruz Hitler ve Yunan Tanrıları değerlendiriliyor, Ahmet Ümit öyle çok detay incelemiş ve bunları birbirlerine öyle sıkı bağlamış ki kitapta her şey sarmaş dolaş ve çözülmesini okumak çok keyifli. Özetle kitap bir nevi çerez gibi, başlayınca bırakamıyorsunuz. Ahmet Ümit’in yerli Dan Brown olduğunu düşünmüşümdür hep. Okurken öğretir, mükemmel betimlemeleriyle size şehirleri anlatmaz, anlatıcı kimliğinden çıkıp sizinle yürüyerek her sokağı, her caddeyi dolaşır. Almanya sokaklarını birlikte dolaştık, işgal evi, Zeus Altarı, Pergamon ve Der Blitz tüm detaylarıyla olduğu gibi gözümde canlandı. Kitapta Türkiye'den de küçük bir kesit var, Bergama'ya ziyaretçi oluyoruz. Ayrıca Zeus’un ağzından anlatılan bölümlerde Şair Ahmet Ümit’e de merhaba diyoruz, şiirsel anlatımı mitolojinin olmazsa olmazı Homeros’un meşhur Odysseia ve İlyada’sını getirdi gözümün önüne. Kitapta bir de acı bir detay var. Pergamon (Bergama)’da çıkarılan eserler maalesef Osmanlı döneminde arkeoloji gelişmediği için uygun kişilerce değerlendirilememiş ve eserlerin Almanya’ya kaçırılmasına bir nevi ‘göz yumulmuş’. Bergama Zeus Sunağı, Milet Pazar Yeri Kapısı, İştar Kapısı ve Mihatta Sarayı gibi mükemmel yapıların günümüze ulaşmış parçaları, bugün sergilendikleri Bergama(Pergamon) Müzesi'nin adını dünya genelinde meşhur etmiş, müze şu an Almanya’nın en çok ziyaret edilen müzesi. Ne yazık ki bizim topraklarımızda çıkan eserlerin önemi anlaşılamamış ve kaybedilmiş, burada da Halid Esad’ın yaptığının anlamını ve önemini bir kez daha anlıyoruz. Şu kitaptan öğrendiğim iki temel şey var; Birincisi bazı şeylerin değeri vaktinde bilinmeli, ikincisi de herkes her şeyi yapabilir :) Tam bir kültürel şölen, bir kitaptan tüm beklentimizi karşılıyor Ahmet Ümit. Kitabı birçok yeni bilgiyle bıraktım elimden. Aşkımız Eski Bir Roman’dan sonra bu kitapla Ahmet Ümit’in geri döndüğünü düşünüyorum. Ayrıca yazarın bize kitabın sonuna doğru çok da güzel bir sürprizi var. Fazlasıyla akıcı, çok zengin bir kitap. Açıkçası bu kadar şeyi 500 sayfada anlatabilmiş olmak da Ahmet Ümit’in kaleminin yeteneğini gösterir. Umarım kalemi hiç tükenmez de Türk polisiye yazarlardan en iyisi olmaya devam eder. İncelemeye katilimizin son sözleriyle, hepimizin oturup üstünde düşünmesi gereken sözleriyle son veriyorum; ‘’Hayır Bayan Karasu, ben deli değilim, aklımı da kaçırmadım. Ama bu kadar acımasız, bu kadar sevgisiz, bu kadar hoyrat bir dünyada hiçbir şey olmamış gibi yaşayamazdım.’’
Kayıp Tanrılar Ülkesi
Kayıp Tanrılar Ülkesi
-
Ahmet Ümit
Ahmet Ümit
Kayıp Tanrılar Ülkesi
Kayıp Tanrılar ÜlkesiAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 202320,4bin okunma
·
2.745 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Deniz SEVER okurunun profil resmi
Efendim sadece esinlenmekle kalmamışsınız, sizin "esin paleti" denecek çeşitlilikte ifade zenginliğiniz mevcut, bu nasıl kurgusu düzgün ve aklı başında bir yazıdır ? Herkesin huzurunda tebrik ederim... Naçizane tavsiyem; yüksek lisans niyetiniz varsa, bu ve diğer makalelerinizi mutlaka yayımlayınız. Tekrar tebrikler !
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.