Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İmâm-ı Rabbânî tasavvufta yanlış anlaşılan bazı konulara da açıklık getirmiştir. Vahdet-i vücûd düşüncesinin tasavvufta bir mertebe olduğunu ifâde eden İmâm-ı Rabbânî, onun aşılarak vahdet-i şuhûd mertebesine, oradan da abdiyyet makâmına ulaşılması gerektiğini söylemiştir. Bu konuyu Güneş ve yıldızlar örneği ile şöyle anlatır: Gündüz Güneş doğunca yıldızlar görünmez hâle gelir. Bu esnâda bir kimsenin “Gökyüzünde yıldız yok, sadece Güneş var” (ya da yıldızlar hayâl ve Güneş’ten farklı değil) demesi ve böyle inanması vahdet-i vücûd ehlinin hâline örnektir, ilme’l-yakîn mertebesidir. Yani Sirhindî’ye göre, vahdet-i vücûd bir algı yanılmasıdır. “Gökyüzünde Güneş’ten başka bir şey göremiyorum, ancak bu durum yıldızların olmadığı anlamına gelmez, yıldızlar vardır ancak Güneş’in yoğun ışığı sebebiyle örtülmüş, görünmez hâle gelmişlerdir” diye düşünen kişi ise vahdet-i şuhûd ehlinin hâline örnektir, ayne’l-yakîn mertebesidir. Eğer bu kişinin görüşü güçlenir ve Güneş ile yıldızları ayrı ayrı görebilirse bu, diğer ikisinden daha yüksek bir mertebe olan hakka’l-yakîn (abdiyyet: kulluk) mertebesidir.
Ahmed Sirhindî, Mektûbât, I, 111-112 (no: 43)
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.