Bugün 8 Ağustos..
93 yıl öncesine götürmek istiyorum sizi..
8 Ağustos 1928'e yani Ömer Edip Cansever'in doğduğu güne..
#124862983
Edip Cansever; Modern Türk şiirinin öncü isimlerinden, İkinci Yeni'nin sacayaklarından.
Edip Cansever; “Mavi, Karanfil ve Ruhi Bey” üçlemesinin medarı iftiharı.
Edip Cansever; umutlu insan. Hayatta bin türlü çirkinlik olsa da insanın her zaman umutlu olması gerektiğini düşünen, yazı makinesinin tuşları oynadığı sürece umudun var olacağını söyleyen insan. (Senin hakkında yazmaya, konuşmaya, anlatmaya ne kelimelerimin ne de kalemimin gücü yeter Mavi'nin şairi bağışla densizliğimi... Ama keşke yaşasaydın, daha çok şiirler yazsaydın, maviyi de umudu da senden daha çok öğrenseydik dinleyebilseydik...)
Edip Cansever; en çok, ama en çok da mavinin şairi o. Bir Maviyi ancak başka bir Mavi anlardı ya ve benim saygısızlığımı hoş görürseniz en çok da maviyi anladım seninlen..
Peki neydi MAVİ?
Yalnızca bir renkten mi ibaret? Ya uğruna yazılan onca şarkı, şiir, hikaye, efsane, düşünce ve hayatlar kuru bir renk için mi?
Gerçekten MAVİ neydi, kimdi o halde? Karanlığı MAVİye zorlamak mı? Yoksa karanlıklardan kaçıp MAVİye sığınmak mi? Bir ayna gibi gizemli oluşu niye? Edip Cansever’in de dediği gibi “Bir renk değildir, MAVİ huydur bende ve benim yetinmezliğimdir ve herkesin yetinmezliğidir.”
MAVİ umuttu.. mutluluktu… MAVİ hayaldi.. özgürlüktü.. saflıktı.. bekleyişti.. kavuşmaktı.. vuslattı.. yağmurdu..
ağlamaktı.. gülmekti.. renklerin en güzeli en anlamlısı insana da doğaya da en çok yakışanıydı.. Biraz da hevesti belki, bulutlara, gökyüzüne, kuşlar gibi uçmaya... Dinginliğin anlamına sahipti bu renk.. İnsanı alıp huzurun kucağına koyuyordu resmen. MAVİ, görünür kılınmış karanlıktı belki de.. birazı geceye, birazı hüzne, birazı aşka bulaşık renk.. Biraz asi, biraz aşık renk. Bir as renk, bir şık renk. MAVİ... MAVİ, anlamı tükenip bitip gitmeyen bir sonsuzluk benim içimde.
Bundandır kendimi MAVİye ait hissedişim onunla bütünleşmek isteyişim ve o olmak MAVİ ile hatırlanabilir biri olmak; işte o yüzden dalar dalar giderim bende uçsuz MAVİlere, benim umutlarım MAVİ, benim hüzünlerim MAVİ, bir de emanet yüreğim var bir bilseniz MASMAVİ.
Edip Cansever; yüreğindekileri silkeleyip eteğindeki taşları döken, kalbindeki kırıkları da izlemeye değil ortak olmaya çağıran şiirlerinde.
Edip Cansever; yalnızlığın ve imgenin şairi.
Gerçi biz yalnızlığın şairi olarak ansak da bakın eşi Mefharet Hanım nasıl tanımlıyor onu:
"Edip yalnızlığın şairi olarak anılsa da biz yaşamımızdaki dostları ile birlikte çoğalttık. Hep kalabalık yerlerin, masaların insanıydı o. İnsan ilişkilerine verdiği önemden midir, bilemem ama evimizdeki o uzun masaları hep keyifle anarım"
"Ölü bir deniz yıldızıdır mutluluk
O nedensiz mutluluk, olsa da olur olmasa da"
Edip Cansever
Edip Cansever; hem dehşetli acılar yaratan bir canavar hem de birbirinden değerli şiirler doğuran bir odaydı. Aslında Edip'in yaptığı şey canavarı şiirle ehlileştirip okurla paylaşmaktı. Böylece kendi toplumda ayna tutup onlarla benzer acılarda, benzer yalnızlıklarda buluşmaya çalışmaktı. Belki de bu yüzden sadece şiir yazarken mutlu olduğunu söylüyordu yazılarında. Sonra bu mutluluğun da diğer mutluluklar gibi en fazla bir gün sürdüğünü belirtti geçiyordu. Ne de olsa mutluluk bir amaç değil sadece bir sonuçtu.
youtu.be/sG_bK-hWBGE
Cansever’i doğum gününde selamlarken onun “kirli” dediği ağustosta doğan şairlerden Can Yücel’e ve Dağlarca’ya da saygılarımızı sunalım. Ayrıca ağustos ayında yaşamını yitirmiş olan Tevfik Fikret, Ömer Faruk Toprak, Turgut Uyar ve Abdülkadir Bulut’u da unutmadığımızı belirtelim.
“Hafıza-i beşer nisyanla maluldür” sözü, bir gerçekliği dile getirmekten çok “arızaya” mazeret üretiyor diye düşünüyoruz. Unutkanlığın hem toplumsal hem bireysel boyutta sıradanlaştırılmasına karşı bir panzehir varsa o kanımızca, hatırlamak ve hatırlatmak olmalı…
«Edip Cansever ile okuyup çok beğendiğim bir yazıdan alıntı gazeteduvar.com.tr/sairlere-gore-s... »
Hani Haydar ERGÜLEN’in, Mavi Üstüne Siyah şiirinde de dediği gibi;
“Mavi konuşalım, mavi yazalım
Mektuplar zarfa girer girmez mavi
Söz mavi olsun ağızdan çıkar çıkmaz
İki ayrılık arasındaki yol mavi
Göz göze gelince mavi olsun yakınlığı kızla oğlanın
Mavi bir anı gibi ışıklar içinde zaman.”
Hayatınızdan MAVİ hiç eksilmesin. 💙
Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet'nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Yok bir yanıtın "nereye" diyenlere
Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Hani Etiler'den Hisar'a insek bile
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Mart ayında patlıcan, ağustosta karnıbahar
Mutfağın mutfak olalı böyle
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar'dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.
Hafifçe ısırılmış bir elmanın dilindeyim
Elmanın kokusundayım
Anısındayım -kimbilir kimin-
Anılarda görünür, düşlerde görünmez insan
Düşlerde görünen anlamlardır
Özelliklerdir bir de belli belirsiz.
Ve
İnsansız anı yoktur. Var mıdır?
Özlenirsin, alabildiğine varsın da
Daha da var oluyorsun gün günden
Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
Bir kuş olsa mavilik derdi buna.
Sen usul, ben yavaş, kime yaraşır bu sessizlik?
Kim biner bu gemiye insandan kıyılar yapılırken
Yetmez mi dalgası vursundu azıcık gözlerimize
Gözlerin gözlerime; siz bak ey!
Biliyor musun? az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi, aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimsin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına verıyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
#131469734