Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400 syf.
·
Puan vermedi
Oscar Wilde’nin çok güzel bir sözü var: “Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir; çoğu insan sadece var olur.” Yaşamak; dayatılan, tembelliğe uğrayan hazıra konulmak olmuşsa biz sadece nefes alıyoruzdur. Ama rahatsız oluyor, dayatılanın altındakilerini düşünüyor, gerçeği arıyor, araştırıyor ve üretiyorsak işte yaşama belirtisi veriyoruz demektir. Düşünün dinimiz bir saatlik tefekkürü bin yıllık ibadete eş tutar. Bu nasıl bir hesap bu nasıl bir kıymet. Hayal kurmanın, akletmenin, okumanın lafzını yaşıyorsak işte bu hayatta var oluyoruzun işaretidir. Ali Şeriati de düşünüyor ve düşüncelerini paylaşıyor. O bir Oblomolow sendromu değil, o, fiilde çırpınan, gerçeği arayan, toplumu, düşünceyi, var olmayı sorgulayan bir şahsiyet. Şeriati okurları, okuduğu her şeyi kabullenen değil, eleştiren bir seviyeye gelir. Onun da bir kul olduğunu ve düşüncelerinde her insan gibi hatalar yapacağını bilir. Bunlar onu bağlayan şeylerdir. Biz onun bilgi birikiminden faydalanmalıyız. Birazdan değineceğim konular, çevre ve şahıslar da onun Fransız kültür ve sanatçılarından etkilendiğini de gösterir. Yani bir düşünce çevreden beslenen bir olgudur. Bu bağlamda yer yer kendisinin sahabeler hakkındaki eleştiriler kısmını, ona hak vermeyerek ve eleştirel yönümüzü kullanarak es geçebiliriz. Bazıları Ali Şeriati okumayı bu yüzden tehlikeli bulur. Ama unutulmamalıdır ki kendisi olan ve düşüncelerini inşaa eden insanı yolundan hiçbir şey saptıramaz. Bu konuyu en iyi kur’an açıklar. “Oku! Rabbinin adı ile oku!” diyerek ilk ayetlerde okumanın alelade yapılmayacağını öğretir. Biz Rabbin adı ile okuruz. Tefekkür buradan gelir. Okumayı ve şahısları kategorize etmeden kitapları bilinçle okumalıyız. Unutan insanı diri tutan okumaktır. Ali Şeriati de kendisi hakkında var olan düşünceler için “Bana ve düşüncelerime inanmayabilirsiniz ama düşüncelerimi okuyun” diyor. Bir sosyolog olarak o kadar farklı ve derin bakıyor ki; düşünceleri ve kıtaları ile dünyada her şeyi nasıl ayırdığımıza değiniyor. Var olmanın varlığına dokunan insan el ve düşüncesine değiniyor. Avrupa’ya, Asya’ya, Amerika’ya değiniyor. Sınıflar arası adaletsizliğe baş kaldırıyor. Sanat ve kültüre değer veriyor. Ezbere yapılan ibadetin mana arayışı olmayışına direniyor. Bilinç arayışının öze dönüş olduğunu vurguluyor. Kendi Olmayan İnsan diye seslenmiş bu kitabında. Aslında onun söyleşilerinin derlemesidir bu kitaplar. Düşünce suçlusu olup kaçak göçek bir anlatıcı olmuştur. Sabahlara kadar süren sohbetlerin ürünleridir bu eserler. İyi ki anlatmış, iyi ki geçmiş bu dünyadan. Onunla ilgili birkaç özel söz ile başlamak istiyorum asıl incelemeye. Bu kitabı okumanın müthiş bir sevincini yaşıyorum. Ali Şeriati’nin diline alışkın biri ansızın özlemini çekebilir, benim de çektiğim gibi. Felsefenin, dinden çıkmak olmadığını, görmenin ve aydınlanmanın düşünmek olduğunu o kadar güzel anlatıyor ki. Okudukça ufka bakışı değişiyor insanın. Düşünce işçisi olmanın en kıymetli hali yaşatıyor sözleri ile. İnsan bilmediğinin dinleyicisi bildiğinin anlatıcısı olur. Bilgiyi bilmenin kıymeti var onda. Zamanı dolduran geçmiş zamanı sunan bir yazar. Zaman dediğimiz üç şeydir aslında. Şimdinin geçmişi, şimdinin şimdisi ve şimdinin geleceğidir. Ve Özdemir Asaf’ın da dediği gibi; “Hayatta en değerli olan zamandır. Kime hediye ettiğine dikkat et.” Her kitabında verdiğim zamanı bana tarihi de katarak verdi. Bir verdiysem on aldım. Yeri geldi anlaşmadım, yeri geldi düşüncelerimi okuyor dedim ve yeri geldi nasıl gören bir göz bu dedim. Coğrafyanın en çetininde köşesine çekilmeden, bir savaşçı gibi düşüncesini savundu. Yer yer Cemil Meriç’i anımsadım satırlarda. Yer yer o çok sevdiği Hz. Ali ve arkadaşlarının yolunu nasıl benimsediğini hissettim. Ebuzer gibi toplumu eşeliyor, Selman gibi sorup sorup öğreniyor, gözlemliyordu. Bir şeye kanaatini akıl ile dayıyordu. Okudum demekle yetinmiyordu. Okumanın yükünü taşıyordu. Yük nedir, okumanın yükü? Amel etmek. Fiile geçirmek. Düşünmeden değil, düşüne düşüne yürümek. Bilmeden değil, bile bile yaşamak. İnsan en çok bilmediğinin düşmanı ya, en çokta bildiğinin aşığı olur. Bilmeye aşık bir adamın yansıması. Gelelim kitaba. Kitap, toplamda on bölümden oluşup, insanı darma duman ediyor, hatmedilmesi gereken enfes bir kitap. Satre ve Camus’un eserlerini karşılaştırması ve iki çağdaşın birbirinden ayrılışını işliyor. Ciddi bir Satre ve Camus eleştirisi görüyoruz.Camus’un Veba’sı üzerinden var oluş, birlik ve inancı anlayışına ve çelişkilerine değiniyor. Veba’yı bu kadar iyi tahlil eden bir eleştirir daha okumamıştım. Satre’nin Veba’yı yazdıktan sonra Camus ile düştüğü fikir ayrılışına değiniyor. Bu noktada Fransız edebiyatı ve akımlarının tahlilleri kendini gösteriyor. Varoluşçuluğu eserler ve yazarlar üzerinden anlatıyor. Ali Şeriati’nin Fransız düşünürlerden etkilendiğini söylemiştim. Etkilenip etkilemiştir demeliyim. Satre ve Ali Şeriati yakın ki arkadaştır. O kadar yakın ki, Satre şöyle demiştir: “Eğer bir inanca bağlanma düşüncem olsaydı bu Ali’nin inancı olurdu” demiştir. Şeriati ve Sartre; İkisi de aynı zaman dilimini paylaşmıştır. Fransa’nın Cezayir’e karşı yürüttüğü savaşa karşı çıkmışlardır. Şeriati, 60’larda Fransa'ya Sosyoloji ve Dinler Tarihi üzerine doktorasını tamamlamak için gittiğinde Jean Paul Sartre ve birçok Fransız aydını ile tanışarak düşünceleri ile hepsi üzerinde derin izler bırakmıştır. İkisi de çağında değer görmemiş ve zindana atılmıştır. Öyle bir ddaha önem öyle bir kader ağı. Ali Şeriati; İslam dünyasının, Sartre; Fransız aydınlarının temsilcisi olarak kabul edilmiş iki özel insandır. Birçok ayrı noktaları olsa da Sartre ve Şeriati’yi birleştiren “ortak bir vicdan ve sorumluluk” duygusu vardır. Onları, çağlarının ötesinde yaşatan işte bu vicdandır. Yaşadıkları dünyaya “Bana ne?” deyip sırtlarını dönmedikleri için bugün konuşuluyorlar. Kitap insanın dört zindanından söz eder. 1: Doğa- tabiat zindanı (Naturalizm) 2: Tarih zindanı (Historisizm) 3: Toplum zindanı (Sosyalizm) 4: Benlik - kendim zindanı Insanı insan yapan belirli güçler vardır. Bilinçli olmak, irade sahibi olmak. Bu insanı meleklerden, hayvanlardan, cinlerden ayıran ve evrenin sahibi, yaratıcısı yapan şeydir. Her sey iradenin neticesinde verilen kararlar ile oluşturulan yaratıcılıktır. Yaratıcı kılıfı bulunan insan hayatta kendi oluşturduğu zindanlardan meydana gelen bir düzende yaşar. Mitoloji’nin insan hayatındaki yeri. Toplumların inanış ile şekillenmesini işler. Hegel ve Kant’ı anlatır. Kant’ın ahlakına özeniyor ve kantın ahlakından herkese diliyoruz. Bütün bunları kendisi olmayan insanda toplar. Kitabın ilgi çekici alıntılarından bir ile: “Bütün geçmiş zamanlardan beri bilim insanı sosyal hayat bakımından gittikçe daha çok tüketmeye çalışan bir varlık haline getiriyor. Fakat insan, her ne kadar şimdi kendisini böyle hissetse de gerçekte böyle değildir. Mütemadiyen, gece ve gündüz bütün anlarımızı yaşamak için yemekle değil, yemek için yaşamakla geçiriyoruz. Kendi hakkımızda en küçük düşünme zamanımız bile yok. bu zamanlar, her gün bizden daha fazla alınıyor ve biz de sadece tüketmek için çalışması gereken birer varlık haline geliyoruz. Tüketim felsefesinin dünyada meydana getirdiği ritmi, her gün yeni tekniklerin yardımına ve insanın gece gündüz çalışmasına rağmen tüketimden dolayı insanın daha az kazanmasına sebep oluyor. Her zamankinden daha fazla saatleri, daha yeni tüketimlerin temini için kurban etmek gerekiyor. Çünkü tüketim ve tüketim artışı, satıştan pay ve kar elde eden kimselerin elindedir. Onlar dünyada azınlıktırlar ama afrikalı, asyalı ve bizzat avrupalının, yani insanın her şeyi tüketmesinden yararlanıyorlar. Fakat biz daha tüketici oldukça daha fazla ilerlediğimizi zannediyoruz. Hayır, hayır biz satıcının kurbanı olmuşuz. Biz bütün zamanlarımızı, onların bize yükledikleri sahte tüketimlerin temini için feda etmişiz.” Gelişimden uzak, durağan, olanı kabul eden bir düzene karşı “Sizi rahatsız etmeye geldim!” diyen bir yazar. Kitap çok geniş bir hazine. Tüm konulara değinmem ve aldıklarımı ifade etmem çok güç. Okuyun derim. Zaman ayırın ve okuyun. Keyifli okumalar!
Kendisi Olmayan İnsan
Kendisi Olmayan İnsanAli Şeriati · Fecr Yayınları · 2012532 okunma
··
1.743 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.