Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Yuval Noah Harari - 21. Yüzyıl İçin 21 Ders Yuval Noah Harari, 21. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri. Antropoloji, felsefe, siyaset, ahlak ve din üzerine söylemleri birçok kişi tarafından önemli bulunan Harari’nin kitapları onlarca dile çevrilerek dünya genelinde çok satanlar listelerini altüst etti. Bu hatırı sayılır ilgiyi sadece titiz araştırması, tabu olarak kabul edilen doğruların üzerine gitmesi ve cesur yazıları ile açıklamak işin kolayına kaçmak olur. Çünkü Harari bunlardan çok daha fazlası. Harari ilk kitabı “Homo Sapiens” ile insan türünü ve tarihini inceler ve geriye dönük bir bakış ile tarihi olaylara ve gelişmelere bir açıklama getirmeye çalışır. İkinci kitabı “Homo Deus” ile de insan türünün gelecekte yaşaması muhtemelen sorunlarına, teknolojik gelişmelere ve bir dizi sosyolojik problemlere odaklanır. Bu kitapları ile meydana getirdiği yankı henüz devam ederken “21. Yüzyıl İçin 21 Ders” kitabı ile de insanlığın günümüz ve kısa vadedeki sorunlarına odaklanır, açıklamalar getirir ve çözüm önerileri sunar. İnsanlığın bugün en önemli meseleleri sizce neler? İnsanlık türü hangi tehditlerle yok olmanın eşiğinde? Kitabın tamamına dair bir inceleme yapmak çok zor. Bu nedenle sadece bazı önemli noktaları belirterek kitabın muhteviyatı hakkında bir fikir oluşturmaya çalışacağım. İnsan türü kendini her zaman hayvanlardan ve bitkilerden üstün gördü. Sanayi devrimine kadar bu üstünlüğünü fiziksel güç kullanma, alet yapma ve alet kullanma ile ispatladı. Sanayi devrimi ile seri üretime geçen fabrikalarla birlikte insanların fiziksel anlamdaki üstünlüğü sona erdi. Örneğin eskiden bir tarlayı sürerek şempanzeden ileri olduğunu iddia eden insanlar, traktörler devreye girince bu söylemden vazgeçtiler. Bu noktadan itibaren ise devreye zekâ girdi. İnsanlar artık bir tür olarak üstünlüklerini zekâ ile ispat yoluna girdiler. Ta ki 1997 yılına kadar. 1997 yılında, dünya şampiyonu Kasparov ile Deep Blue isimli bilgisayar arasında oynanan satranç maçları sonucunda ilk defa bir bilgisayar dünya şampiyonunu yendi. İnsanların zekâ olarak üstünlüğü o günden itibaren tedavülden kalkmaya başladı ve günümüze kadar da bu makas bilgisayar lehine açıldı. Parabolik bir hızda ilerleyen teknolojik gelişmeler, işlemci kapasitesini hızla arttıran bilgisayarların üretilmesine ve günümüzde, zekâ yönünden bilgisayarların insanlara karşı tartışmasız üstünlüğü ile sonuçlanmasına sebep oldu. Peki, insan türü önemini artık ne ile ispatlamaya çalışıyor? Geriye bir tek şey kaldı; sanat. Şiir yazan, opera besteleyen ve senaryo yazan homo sapiensler bununla diğer hayvanlardan ve bitkilerden (bir de bilgisayarlardan) üstün olduklarını iddia ediyorlar. Ancak buna da bir son verilmesi an meselesi. Çünkü en son geliştirilen bilgisayar algoritmaları artık müzik besteleyebiliyor, kitap yazabiliyor! Önümüzdeki on yıllarda birçok insan, ilk başta işsizlik olmak üzere, bir tür olarak işlevsiz bir konuma sürüklenecek. Bu sebeple de, “müşteri her zaman haklıdır” anlamına gelen hümanizm dininin çöküşü çok yakın. Fiziksel gücü makinelere karşı önemsiz, zekâsı bilgisayarlara karşı okyanusta damla, sanatsal üretkenliği düşük insan ırkı dünyadaki varlığını ne ile anlamlandıracak? Teknoloji sahibi dev işletmeler, işlevsiz bu insan yığınını, herhangi bir iş yapmamalarına karşın besleyecek mi? Yoksa işlevsizlik insan ırkının sonunu mu getirecek? Teknolojik gelişmeler sonucu üretilen algoritmalar birer karar mercii haline gelecek. Bu, sadece otonom araçlarda aracı kontrol eden bir yapay zekâ değil, aynı zamanda hangi siyasi partiye oy verileceğine, bireyin hangi cinsiyete cinsel çekim hissettiğine, hangi film türünü sevdiğine karar vermede de etkili olacak. Böyle bir durumda kişisel fikirden bahsedilemeyecek. Herhangi bir homo sapiensten “canım böyle istediğim için bunu yaptım” cümlesini duyamayacaksınız. “Algoritma benim adıma böyle karar verdi” denilecek, olay sadece bu olacak. Böyle bir durumda özgürlükten bahsedilebilir mi? Tüm dünyaya hâkim bir algoritma milyarlarca homo sapiensin günlük yaşamını yönlendirecek, onlar adına kararlar verecek. İş başvurularına bile algoritmalar cevap verecek. Bununla da kalmayacak algoritmalar birçok mesleği yerinden edecek, birçok iş dalı algoritmalara devredilecek. Kredi başvurusunda müşteriye kredi verilip verilmeyeceğine bankacı değil algoritma karar verecek. Sağlık sigortasının poliçesini algoritma değerlendirecek. Temel hastalıkların değerlendirmesini algoritmalar yapacak. Örneğin trafikteki bütün araçlar otonom olacak, o zaman trafik polislerine ne gerek var? Şimdiden ABD’de 2.000 algoritma eczacı kullanıma girdi. Hem de sıfır hata payı ile! Peki, o zaman neden eczacılık fakültelerinde yıllarca eczacı yetiştirilsin? Neden buna çok ciddi bütçeler ayrılsın? Bu noktaya gelirken insan ırkını, az önce belirttiğim işlevsizlik sarsacak. Sanayi devrimi sonrası fabrikaların seri üretimi sonucu işsiz kalan insanlar büyük kentlere göç ederek farklı işlere yöneldi. Peki, algoritmaların meydana getirdiği işsizlik ve işlevsizlik fırtınası nasıl dindirilecek? İnsanlığın bugünden itibaren en önemli gündem maddelerinden biri işte bu olmalı. Kitapta odaklanılan bir diğer durum ise küresel anlatı fikri. Küresel anlatı, tüm insanları yönlendirme ve yönetmeyi amaçlayan fikir akımları olarak değerlendirilebilir. Son birkaç yüzyılın en önemli küresel anlatıları faşizm, komünizm ve liberalizm oldu. Hitler ve Stalin bünyesinde kendisini gösteren Alman ve Rus faşizmleri uzun soluklu olamadı. Bir dereceye kadar başka ülkelerde de uygulansa da küresel anlamda faşizmin bugün bir değeri olduğu söylenemez. Baştan yıkık bu anlatının insanlığa iki adet dünya savaşı yaşattığı unutulmamalı. Faşizmden sonra iki anlatı küresel anlamda insanları sarstı; komünizm ve liberalizm. Rusya bünyesinde küresel bir değere kavuşan komünizm birçok ülkeyi, milyonlarca insanı etkiledi. Rusya’ya çok uzak coğrafyalarda bile etkili olan komünizm, Rusya’nın etki sahasını arttırdı ve küresel bir aktör olmasına katkı sağladı. Ancak ikinci dünya savaşından sonra başlayan soğuk savaş dönemi komünizm anlatısının öneminin eriyerek kaybolmasına sebep oldu. Bu gün komünizm bazı ülkelerde uygulanmaya çalışıyor olabilir ancak küresel anlamda ülkeleri ve insanlığı etkileyen bir fikir olduğu artık söylenemez. Soğuk savaş döneminden başarıyla çıkan ve günümüze kadar gelen son anlatı ise liberalizm. Ekonomi politikası ile dünyayı açık pazar olarak gören liberalizm, dünya savaşlarının gerçekleşmesini istemez. Çünkü ticaret devam etmeli. Ancak liberalizm de miadını doldurdu/doldurmak üzere. Homo sapiensin işlevsizliğe gittiği bir dönemeçte, üretmeyen işsiz insanların olduğu bir dünyada liberalizm daha fazla ayakta kalamaz. İnsanlık yeni bir küresel anlatıya ihtiyaç duyuyor. Bakalım bu ne olacak… Black Mirrors dizisini izleyenler aramızda mı? Teknolojinin kısa vadede bizi bu dizide anlatılan noktalara götüreceğini söylemek meçhul. Aslında teknolojinin bizi birkaç on yıl sonra dahi nereye götüreceği hakkında bir şey söylemek çok zor. Ancak bilimkurgu filmlerindeki gibi makinelerin bir bilinç kazanarak insan ırkını yok ettiğine dair senaryolar fazlasıyla birer fantezi ürünü. Çünkü bilinç ile zekâ birbirinden çok farklı kavramlar. Evet, bilgisayarlar, algoritmalar bizden çok daha zeki olup her şeye karar verecekler ancak bu bilinç kazanacakları anlamına gelmez. Esas düşünülmesi gereken, teknolojik gelişmelerin insan türünde evrimsel bir sıçramaya sebep olabileceği. Teknolojik gelişmeler kök hücreden sürekli yeni organların üretilmesini sağlayabilir veya insan bilincinin farklı bedenlere aktarılmasını sağlayabilir. İşte bu noktada bunu yapabilen sadece zengin bir zümre olacağı aşikâr. Peki, bu gelişmeler neye sebep olur? Tabi ki bir üstün/gelişmiş insan ırkının doğmasına. Süper insanlar ile başat insanlar arasında meydana gelen uçurum, gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerdeki birkaç on yıllık ömür süresinden çok daha fazla olacak. Örneğin wikipediadaki bilgi arşivinin bir nörolojik aktarma ile zihinlere aktarıldığını düşünün. Dünyadaki bütün eğitim sistemleri, üniversiteler ve akademik hayata ne olur? Tek bir tıkla yüzlerce bilim dalına ait o güne kadarki tüm bilgilerin bir zihne aktarılabilmesi bir süper insan ırkının doğmasına sebep olur. Tüm bu teknolojik gelişmelerin iyi yönlendirilmesi lazım. İnsanlık bu kadar çok sayıda kampa bölünmüşken teknolojik gelişmelerden, araştırmalardan uzak kalınamaz. Yani ABD bunu yapmazsa Rusya yapacak, Kore yapacak. Ve bu da bir süper insan ırkının doğması ile homo sapiensler arasında ciddi bir evrimsel farka ve sonuçta da kitlesel bir bölünmeye sebep olacak. Ekosistem, terör, tanrı, dinler, milletler, devlet ve daha pek çok kavram Harari tarafından bu kitapta incelemeye tabii tutuluyor. Hâlihazırdaki değerlerinize eleştirel bir bakış açısı ile bakmak istiyorsanız bu kitap tam size göre. İnsanlık çok önemli bir eşikte. Dini, milli, etnik tüm farklılıkların biran evvel göz ardı edilerek tüm insanların acilen “homo sapiens” çatısı altında birleşmesi ve bahsedilen bu mevcut sorunlara hep birlikte çözüm üretmesi gerekiyor. Aksi takdirde homo sapiensin geleceği tehlikede. Bu kez sorun meteor yağmuru değil, biziz. Savaş çıkaran, ekosistemi mahveden, önü alınmaz teknolojik gelişmeler ile kendi sonunu hazırlayan bizleriz. Kitlesel yok oluşa karşı bu kitapla Harari çok iyi bir reçete sunuyor: “tüm insanların, farklılıkları bir kenara bırakarak, acilen homo sapiens türü olarak birleşmesi lazım çünkü bir tür olarak yok olmaya hiç bu kadar yakın olmamıştık”.
21. Yüzyıl İçin 21 Ders
21. Yüzyıl İçin 21 DersYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 20187,6bin okunma
·
511 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.