Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ŞARTLI REFLEKS...
- " (...) Sene 2006... Aradan geçen 6 aydan sonra, yan yana üç tek hücrenin tek havalandırmaya açıldığı, yâni üç teklilerden birindeyim. 5-6 görevlinin geldiği sayımda, beni yaklaşık 9 aydır görmeyen biri, bana duyurmak üzere yanındakine, “bunun daha zihnini silmediler mi?” diye soruyor. Üç çeşit bilmeme var: Birincisi, hiç bilmeme. Gençliğimde Eskişehir’de iken, Köprübaşı denilen yerde, sıra sıra taksilerin dizildiği bir taksi durağı bulunuyordu. Orada, vaktiyle Kore’ye asker olarak gitmiş, yaralanmış ve nasıl yapıldıysa işkence görmüş bir şoför vardı: Yanında “Limon!” der demez bağırıp çağırmaya, sonra o lâfı söyleyene köpürüp küfretmeye başlardı. Onun durumunu bilen arkadaşları veya tanıyanlar, onu bu şekilde kızdırırlar, şaka yaparlardı. Bunun yanında, iki yönlü şaka olarak, yoldan geçen birine, “şu adamın yanından geçerken, limon deyin, o kadar!”... Söz konusu iki veya çok kişi, onun yanından geçerken, sadece “limon!” der, yahud içinde bu kelime olan bir söz ederler, adam köpürünce, ya tepkiye şaşarlar, yahud habersiz görünürlerdi. Bu hâdise, “şartlı refleks”e dair bir misâl. İyi veya kötü, her şeyde her vasıtayı kullanarak, “şartlı refleks” oluşturmak mümkün. Meselâ Cezaevi’nde: Bir kapı açıp kapamaya göre şartlı refleks oluşturulursa, benim durumumda olduğu gibi, vücuduma elektrik verilmesi ve vücutta bir infial, bir heyecan oluşması. Bu kapı sesinin, sadece sizin bulunduğunuz hücre kapısı ile ilgili olması gerekmiyor. Sözü getirmek istediğim yer, bana yapılana âlet olanların, bunu bilip bilmemesi: 2005’den itibaren sıkıntısını en çok çektiğim mesele bu oldu. O günden bugüne gelen süreçte, büyük nisbette bu handikapı atlattım; çünkü hiç bilmeyenin de anlayacağı bir duyurmam oldu. İkinci çeşit bilmeme: Bir şey yapıldığını bilir, ama nasıl yapıldığını, yapılanın ne olduğunu bilmez. Üçüncü çeşit bilmeme: Yapılanın ne olduğunu bilir, ama nasıl yapıldığını görmemiştir. Meselâ, uzaktan elektronik cihazla bir şey yapıldığını bilir, ama cihazı görmemiştir. Dördüncü çeşit bilmeme: TELEGRAMCILAR’a mahsus. Meselâ, uçağı kullanan pilotun onun mucidî veya mühendisi olmaması gibi. “Bunun daha zihnini silmediler mi?” diyen... Herhâlde, ikinci soydandı. Yahud benim çok üstünde durduğum “cin” mevzuu gibi, “alay” olsun diye öyle söyledi; bir şey yapıldığını biliyor, ama “zihin silme” ona komik geliyordu. Her iki şıkkı da nazara alarak, ona kızgınlık duymama rağmen, işin sevindirici yanı da vardı: Demek konuşulan bir mevzu olarak biliniyordu ve bilinen şey bilmemezlikten de gelinse, bana reaksiyon gösterdiğim bir cihaz hünerini söylediğimde, komik ve manyağın ben olmadığımın bilinmesi rahatlığını sağlıyordu-sağlayacaktı. Yol uzun: Gittikçe bulmak, buldukça gitmek gibi. Hâlen devam eden..."
Sayfa 92 - 93 İBDA YayınlarıKitabı okudu
·
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.