Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Velinimetimiz Okur Hazretleri
Gazetecilerin velinimeti, okurlardır. Hiç su katılmamış dalkavukluk yalnız onlara yapılır. Ama sahiden böyle midir? Orasını biz biliriz. Gazetelerin eni boyu tertibinden tutun da, içindeki yazıların çeşidine kadar herşey okurların arzularına, emirlerine uygundur. Bir tarihte bir dergi çıkarmaya karar verdik. Herkesin seve seve okuyacağı bir dergi... İçinde herşey bulunacak ve herkes okuyacak. Yani bizdeki demokrasi gibi bişey... Dört ortak, kimimiz babamızı kafese koyduk, kimimiz biriktirdiğimiz parayı verdik, ben eşyami sattım, her ortak biner lira koydu. Dörtbin lira da o zaman dörtbin liraydi. Aylarca çalıştık. İlanlar, reklamlar, gürültü patırtı, bizim derginin ilk sayısı çıktı. Dergiyi elime alıp baktım, kırk ambar, ne ararsan var. Eğer velinimetimiz okur hazretlerini biz de bu dergiyle kazıklayamazsak, hiçbir kimse kazıklayamaz, dedim. Herkes de benim düşüncemde. “Başlarken” başlıklı yazıda beylik laflar: Sayın okurlar! Maksadımız sizlere hizmettir. (Laf!.. Sanki pek lazımmış, isteyen varmış da...) Bu dergiyi sizlerden aldığımız ilhamla çıkarıyoruz. (Dergi bizim değil, sizindir.) Derginizde neler görmek istediğinizi, beğenmediklerinizi, eksiklerimizi lütfen bize bildiriniz... Falan filan..." Dergi piyasaya çıktı. Okurlardan da mektuplar yağmaya başladı. İlk mektubu açtım. Bir okur tebrik ediyor, derginiz tam memleketin ihtiyacına cevap veriyor, diye yazıyordu. Başka bir mektubu açtım, velinimetimiz okur hazretlerinin bir ana avrat küfür etmediği kalmış. Böyle rezalet, böyle kepazelik olur muymuş?.. Bu ne bayağı yazılar, bu ne pis resimlermiş... Okur bu, ne dese haklı... Mektubu sekretere verdim, - Bu okurun arzusuna göre, dergiyi islah edin! dedim. Başka bir okurun mektubu: “Derginiz çok güzel, yalnız tarihi yazılara az yer vermişsiniz...” diyor. Tarihin önemi ve gereği üzerine altı sayfa yazmış. Yerden göğe kadar hakkı var. Tarih bu, ihmale gelir mi hiç... Hemen üç tane tarihi yazı ısmarladım. Bir okur da hikâyelerin uzunluğundan şikâyet ediyordu. Yirminci yüzyılda, bu uçak ve atom çağında insanların uzun yazılar okumaya tahammülü yokmuş. Gerekçesi çok yerinde. Başüstüne velinimetim!.. dedim, hikâyeciye de kısa yazmasını söyledim. Bazısı spora fazla yer vermemizi istiyor, bazısı sinemayı ihmal ettiğimizi yazıyordu. Dekolte resimler isteyenler de çıktı. Velinimetimiz haşmetli okur hazretlerinin direktiflerine göre derginin ikinci sayısını çıkardık. Mektuplar yağmaya başladı. Efendim, böyle iki parmak hikâye olur mu? Hikâye dediğin, başlar, gelişir, içinde olay olur, düğüm noktası olur, sonra biter. İşte Frenkler nuvel diye buna derler... Vallahi okur haklı... Bir okur da, “Çıplak kadın resimleriyle doldurduğunuz o matbu genelevi ben evime nasıl sokayım? Nasıl çocuklarıma okutayım?” diyor. Yerden göğe kadar haklı... Bitakımı da spora daha çok yer vermemizi, bazısı spor yazılarını azaltmamızı istiyor. Kimi tarihi yazıların azlığından, kimi çokluğundan şikâyetçi... Sağlık konuları isteyen, askerî makale isteyen, politika isteyen... Velinimetimiz okur hazretlerinin emirleri gereğince derginin üçüncü sayısı çıktı. Mektuplar yağıyor: Daha çıplak kadın resmi, biraz ahlaki yazı, spora yer verin, sporu azaltın, uzun hikâye isteriz, hayır kısa olsun... Tanınmış imzalara yazdırın, yeni imzalara yer verin... Böyle rezil dergi olur mu? Bu kadar mükemmel dergi hayatımızda görmedik. Küfür, hakaret, tebrik, takdir gırla... Biz bir gayret, dördüncü sayıyı da çıkardık, ama satış nafile... Bizim paracıklar da güme gitti. O günden sonra büyük bir ders aldım. Bu, gazetecilik kitaplarının yazmadığı, gazetecilik okullarında okutulmayan bir derstir. Sayın okurlar! Bu dersi kulağınıza fısıldayayım, belki günün birinde bir gazete, bir dergi çıkarmaya kalkarsanız gerekebilir. Herzaman, velinimetimiz okuyucu hazretlerinin emirleri gereğince hareket ettiğinizi yazacak, ancak velinimetinizin emirlerine boş verecek, kendi bildiğinizi okuyacaksınız. Yoksa hapı yuttuğunuzun resmidir.
·
97 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.